Emekçi babası, Türk siyasetinin "Karaoğlan"ı Bülent Ecevit 19 yıl önce, 5 Kasım 2006'da yaşamını yitirdi. Hoşgörülü ama ulusal çıkarlar konusunda katı duruşa sahip; mütevazı yaşayan, emekçiye çok yakın olan ve onların hakkı için çalışan bir liderdi Türk siyasetinin Karaoğlan'ı. Köylüyü, çiftçiyi, mazlumu önceleyen politikaları ile siyasete damga vurdu. Gerek başbakanlığı gerek CHP ve DSP genel başkanlıkları döneminde hakkı ve halkı savunan, Kıbrıs Barış Harekâtı'nda emperyalist ABD'nin dayatmacı politikalarına karşı koyarak ulusal çıkarlara bağlı olduğunu kanıtlayan liderdi.
Hiçbir şaibeye, yolsuzluğa karışmayan, akçeli işlerden uzak duran, başbakanlık makam aracı olarak ortalama bir otomobili yeğleyen Bülent Ecevit'in değeri, günümüzde devlette yaşanan savurganlık karşısında açık olarak görülüyor. Ecevit'in yaşamı, gösterişin, şatafatın değil; sadeliğin, dürüstlüğün en yalın örneklerindendi. Politik yaşamında siyasi karşıtlarınca ağır eleştirilere uğrayan halkın "Karaoğlan"ı dürüstlüğünün yanı sıra nezaketi ile de parmakla gösterilecek liderdi.. Her ne kadar kibar olsa da ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda dayatmalara, baskılara diklenen, cesareti ile karşı durabilen liderdi. Ülkeyi ve ulusu baskı altına alabilecek politikalara asla sessiz kalmazdı.
Kıbrıs Barış Harekâtı ile tarihe damgasını vuran, Kıbrıs Türkleri'ni Rum esaretinden kurtaran Ecevit, barışçıl yönü ile de dünyaya örnek olan siyasetçiydi. "Ne ezilen ne ezen" söylemi ile genel başkanı olduğu CHP'nin emekçi dostu bir partiye evrilmesine yönelik uğraş veren Ecevit, bakan ve başbakan olduğu dönemlerde de emekçiden yana yasaların yaşama geçmesine katkı sağlamıştı.
EMEKİDEN YANA TAVIRGünümüzde milyonlarca işçi ve memur toplu iş sözleşmesi hakkından yararlanıyorsa kuşkusuz bunun en büyük mimarı Bülent Ecevit'tir. Emekçilerin kolay işten atılmalarını önleyen İş Güvencesi Yasası'nın çıkması için ilerlemiş yaşına karşın Meclis Genel Kurulu'nda sabahlamıştı. O denli emekçi dostuydu halkın unutamadığı Karaoğlan. Lakin bu önemli emeğine karşın sendikalar ve işçiler onu yeteri kadar sahiplenmiyor. İşçi sendikaları 12 Eylül darbeci liderlerinin ortadan kaldırdığı, çalışma yaşamında devrim niteliğindeki 274 ve 275 sayılı toplu iş sözleşmesi, grev, lokavt ile sendikalar yasasından ötürü onu anımsayabilirler ama nerede... Demokrasilerde sendikalar ve sivil toplum örgütleri güçlü birer baskı unsurlarıdır. Ne var ki bu örgütlerin etkinliği "yok" denecek kadar azaldı. Arada bir gür olmayan sesle emekçi aleyhine olan düzenlemelere karşı çıkıyorlar. O da siyasi iktidar tarafından olumlu karşılık bulmuyor.

3