Emek için mücadele - Dr. Arzu Çerkezoğlu

Türkiye tarihinin en ağır geçim krizlerinden biriyle karşı karşıyayız. Milyonlarca işçi, emekçi, emekli, yani bu ülke nüfusunun çalışan, üreten çoğunluğu, durmak bilmeyen zamların ve ağır vergilerin yükü altında ayakta kalmaya çalışıyor. Yüksek enflasyon koşullarında reel gelir kayıplarının telafi edilmemesi ve adaletsiz vergi düzeni ile işçi sınıfından sermayeye, yoksuldan zengine büyük bir gelir transferi yapılıyor. Yani yaşadığımız geçim krizinin en önemli nedeni bölüşümdeki eşitsizliğin devasa artışı.

2016'da gayrisafi katma değer içinde emeğin payı yüzde 36.3 iken 2022'de bu pay yüzde 26.3'e geriledi. Sermayenin payı ise yüzde 47.5'ten yüzde 53.7'ye yükseldi. Üstelik emeğin bölüşümden aldığı paydaki bu gerileme, orta sınıfın eridiği hızlı bir işçileşme sürecinde, yani ücretliler sayısal olarak artarken gerçekleşti.

Toplumun büyük bir çoğunluğu asgari ücrete, asgari emekli maaşına, kısacası asgari bir yaşama mahkûm edildi. Sendikal hakların önündeki engeller, toplu pazarlık kapsamının daraltılması asgari yaşamaya mahkûmiyetin en güçlü dayanağı oldu. Türkiye'de toplu iş sözleşmesi kapsamı yüzde 10 ve asgari ücret kapsamı yüzde 50 civarındayken AB'de ortalama toplusözleşme kapsamı yüzde 60, asgari ücret kapsamı yüzde 4'tür.

Türkiye işçi sınıfı asgari ücret civarında ücretlere mahkûm edilirken, on milyonlarca insanımızın geliri açlık sınırının altına inerken vergi yükü de işçilerin, emekçilerin, emeklilerin sırtına yüklenmiş durumda. Vergi gelirlerinin en büyük kısmı yüzde 75'le dolaylı vergilerden oluşmakta ve en zenginlerle en yoksullar çarşıda, pazarda, markette bu vergileri eşit oranda ödemektedir. Bu da yetmiyor, ülkeyi yönetenler vergi dilimlerini bile isteye artırmayarak biz işçileri yıl içerisinde zenginleşmişiz gibi üst vergi dilimine sokmaktadır. Yani gelirdeki adaletsizlik vergideki adaletsizlikle perçinlenmektedir.

'KULLAN-AT İŞÇİLİĞİ'

Bölüşüm ilişkilerinin olağanüstü bozulduğu bu düzen hakkımızı, hukukumuzu ve hatta anayasayı bile tanımayan olağanüstü baskıcı bir rejim tarafından koruma altına alınmış ve tüm demokratik hak arama yolları tıkanmışken mücadele etmek hepimiz için bir yaşamsal zorunluluk.

Orta vadeli programda ücretlerin daha da baskılanacağının, güvencesiz çalışmanın "kullan-at" işçiliği olarak yaygınlaştırılacağının ilan edilmesi, kıdem tazminatına göz konulması karşısında korakor bir mücadele süreci bizleri bekliyor.

DİSK olarak iki yılı aşkın bir süredir "Gelirde adalet, vergide adalet" başlığıyla bir mücadele yürütüyoruz. Türkiye'nin dört bir yanında işyerlerinde, meydanlarda; İstanbul'dan Ankara'ya gerçekleştirdiğimiz yürüyüş boylarında sesimizi yükselttik, yükseltmeye de devam ediyoruz. Bu çabalarımızın meyvesini de alıyoruz ve işçi sınıfı yüzünü DİSK'e dönüyor, ona güveniyor ve üyesi oluyor. Temmuz ayındaki istatistiklerde de açığa çıktığı üzere, üye sayılarımızda ciddi bir artış söz konusu ve sendikalarımız önümüze konan antidemokratik barajları birer birer yıkıp geçiyor.

Tabii ki bu çabalarımızın bir anlamı var ancak sendikalaşma oranı hâlâ olağanüstü düşük. Bu koşullar altında bir yandan örgütlenme çabalarımızı hızlandırmalı öte yandan da kendi üyelerimizin çok değerli hak mücadelelerini kapsayan ancak onu da aşan bir mücadele çizgisini hızla inşa etmeye çalışmalıyız.

ÜLKEDE ADALET ÇAĞRISI

Evet nüfusun artık çok büyük bir bölümünü oluşturan işçi sınıfının bu ülkenin kaderini eline alma vakti çoktan geldi. Ülkemizin işçi sınıfının sözüne, mücadelesine gereksinimi var. Ve bunu yerine getirebilecek en önemli özne ise tarihsel birikimi, o birikimden süzülen bilinci ve anlamlı bir başlangıç noktası olabilecek güncel örgütlenme düzeyi ile elbette DİSK'tir. Türkiye'nin dört bir yanında ve tüm iş kollarındaki örgütlenmemizi ve işçi sınıfının güncel yaşam mücadelesini bu adaletsiz düzene karşı topyekûn bir mücadeleye dönüştürerek büyütmek zorundayız.

Bizler bu tarihsel sorumluluğun bilinciyle "Gelirde adalet vergide adalet" mücadelemizin yeni bir dönemi için yola çıktık. "Şimdi tek başına yaşam savaşı vermenin değil, hep birlikte adalet mücadelesini büyütmenin zamanı" diyerek Türkiye'nin dört bir yanında üyemiz olsun olmasın tüm işçiler, emekçiler, emeklileri, gençleri, kadınları meydanlarda buluşmaya çağırıyoruz. Gelirde ve vergide adalet mücadelemizi "ülkede adalet" mücadelesi olarak büyütüyoruz.