Dr. Erdal Atabek'i uğurlarken - MUSTAFA GAZALCI
Kemal Anadol, mayısın son günü İzmir'den üzüntülü bir sesle telefonda "Erdal Atabek'i yitirdik" dedi. İkimiz de acı içindeydik. Biz, Türkiye Barış davasından bir arkadaşımızı, içten dostumuzu, ülkemizse bir Atatürk devrimcisini, aydınlanmacısını yitirmişti.
Öğretmen ana babanın çocuğu olarak 1930'da Adapazarı'nda doğan Erdal Atabek, mutlu bir çocukluk, iyi bir eğitimden sonra 1954'te İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdi. Aynı üniversitede iç ve psikosomatik hastalıklar alanında uzmanlığını tamamladı. Doktorluk, genel müdürlük, müsteşarlık, Türk Tabipleri Birliği Başkanlığı, köşe yazarlığı... Yazılarında, konuşmalarında barış, demokrasi, özgürlük, laik, bilimsel eğitimi dile getirdi. Son zamanlarda hemen her yazısı sanal ortamda paylaşıldı.
MALTEPE'DEN SAĞMALCILAR'ABarış Derneği sanıkları olarak cephanelikten bozma Kartal Maltepe cezaevinde yatarken ani bir kararla Sağmalcılar hapishanesine taşındık. Bir gün tecritte kötü koşullarda kaldıktan sonra ayrı ayrı koğuşlara dağıtılacakken son anda kimi dostların araya girmesiyle hepimiz "kaçakçılar" koğuşuna verildik. Birbirimizden ayrılma korkusu gidince sanki tahliye olup özgürlüğümüze kavuşmuş gibi sevindik.
Dr. Erdal Atabek kısa süre sonra sayıları bizden fazla olan "kaçakçılar" koğuşu tutukluların isteği üzerine koğuş temsilcisi oldu. Yalnız bizlerle değil tüm koğuşla ilgilenmeye, kimi sorunların çözümü için yönetimle konuşmaya başladı.
Dışarıya çıktıktan sonra da Barışçılar olarak birbirimizi bırakmadık. Arada bir toplandık. O toplantılarda içeride olduğu gibi Erdal Atabek konuşurken ağzına baktırırdı. İlk kitabı "Alkol ve İnsan"ı içeride yazmıştı. Sonra birçok baskı yapan birbirinden değerli kitaplarının arkası geldi.
Dr. Erdal Atabek, 2023'te Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği'nin Mustafa Necati Eğitim Onur Ödülü için çıkardığı bir kitaba o günlere ilişkin şunları yazdı:
"Barış Deneği davasında tutuklu olarak Maltepe Askeri Cezaevi'nde buluşmuştuk. ...Hapishane, insan kişiliğini ortaya koyan deneyimdir. Barış Derneği sanıkları neden orada olduklarını biliyorlardı. 12 Eylül faşist darbesine karşı kimlikleri ile kamuoyunda tanınıyorlardı.12 Eylül faşist yönetimi bir anlamda Barış Derneği'ni suçlayarak haklılık kazanmaya çalışıyordu. Aslında bütün çabaları boşa çıktı. Kenan Evren ve arkadaşları tarihin suçluları oldular. Barış Derneği yöneticileri ve üyeleri ise toplumun yüz akı olmayı sürdürdüler."