Devrimci Cumhuriyet - Kaan Eroğuz

İnsanlık tarihi doğrusal bir çizgide ilerlemiyor. Tarih boyunca, toplumların ileri sıçrayışlarına tanık olduğumuz gibi geri çekilişlerine, yenilgilerine ve hatta yok oluşlarına da tanıklık ediyoruz. Attila İlhan'ın Diyalektik Gazel başlıklı şiirinde dediği gibi, "her şey karşıtıyla yüklü." Karşıtlık üzerine kurulu bu gelişim çizgisi, tarihin de motor gücünü oluşturuyor. Özel mülkiyetin kuruluşundan itibaren oluşmaya başlayan toplumsal sınıflar ve onlar arasındaki toplumsal mücadeleler, gelişen üretim araçlarıyla birlikte yeni üretim biçimlerini ve yeni mücadele dinamiklerini de beraberinde getiriyor. Uygarlıklar ve büyük devrimler de buralardan ortaya çıkıyor.

CUMHURİYET DEVRİMİ ATILIMI

Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde, başarıya ulaştırdığı anti-emperyalist milli kurtuluş mücadelesi ve sonrasında gerçekleştirdiği devrimlerle Anadolu topraklarını bağımsız ve özgür kılan, aynı zamanda bu topraklarda yaşayan insanları tebaa, kul ve maraba olmaktan çıkarıp yurttaş kabul eden Cumhuriyet devrimi, sadece Türk toplumunun tarihinde değil, insanlık tarihinde de en köklü ileri sıçrayışlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bireysel çıkara karşı kamu yararını öncelik sayan, hayatın kavranmasında bilimsel bilgiyi esas alan ve ülkesinin eşit, onurlu bir yaşam sürebilmesini sağlamak için çalışan nesiller, Cumhuriyet Devriminin yarattığı siyasal ve kültürel atılımlarla gelişebilme fırsatı bulmuştur. Tüm zorluklara ve engellere karşı gerçekleşen böylesi köklü bir atılım, kendi karşıtını da ilk günlerden itibaren ortaya çıkarmış, özellikle Türkiye'nin Truman Doktrini ve Marshall Planı çerçevesinde ABD- NATO eksenine yerleştiği İkinci Dünya Savaşı sonrasında karşı-devrim hızla güç kazanmaya ve siyasal alandaki zeminini genişletmeye başlamıştır.

KARŞIDEVRİM VE PANZEHİRİ

Ülkemizin AKP hükümetleri dönemini yaşadığı son 23 yıllık süreç, bu karşıdevrim sürecinin doruk yıllarını nitelemektedir. Bu yıllarda sadece Cumhuriyetin kurumsal yapısı tahrip edilmekle kalmamış, kimsesizlerin kimsesi olan ve büyük ölçüde köylülere ve emekçi sınıflara dayanan Cumhuriyet'in yerini bir avuç zengin azınlığın hakimiyeti almaya başlamıştır.