Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk'ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!
23 yıldır süregelen Cumhur İttifakı iktidarı döneminde, ülkemizin orman varlığında ve yemyeşil yaylalarında iç ve dış sermaye şirketlerine, binlerce maden arama izni ve ruhsatı verilerek ormanlarımız büyük oranda yok edilmiş; dağlarımız oyulup kelleştirilmiştir. Üstelik bu bölgelerdeki insanlarımızın çaresiz tepki ve çırpınmalarına karşın, verimli tarım alanlarında bile, değerli zeytin ağaçlarının kesilmesi veya sökülüp taşınma safsatası, ülkemizin tarımına ve doğa varlığımıza tarihsel bir ihanettir!
VAHŞİ MADENCİLİĞİN HEDEFİNDEFırsatçı sermaye şirketlerinin, kısa zamanda maden işletme hırsı, iktidarın anlaşılmaz destekleriyle devam etmektedir. Nedense bir süre önce kuşkulu şekilde başlayan, bir türlü önlenemeyen, her bölgedeki seri orman yangınlarıyla orman varlığımız ağlanacak düzeyde yok olmaktadır! Ormanlarımızın vahşi fırsatçı maden şirketlerince insafsızca yok edilmesi karşısında; Artvin'de maden aramalarına karşı tepki gösteren; ülkesinin yeşil doğasını yürekten seven köylü kadınının, "Madencinin kazıp oyarak yok ettiği yeşil çam ormanları ve yeşil yaylalarımız; madencinin aradığı 'altından' daha değerlidir" şeklindeki filozofça anlamlı sözü ve daha doğrusu bu isyan haykırışı yüreğimi titretti ama devleti yöneten siyasetçileri derin uykularından uyandıramadı!
Maden arama bölgelerindeki yurttaşların sağlığı açısından çok önemli olan başka bir konu da altın ve bakır madenleri bölgesinde arıtma ve kimyasal ayrıştırma amacıyla yapılan göletlerde biriktirilen arsenik bileşikleri ve kimyasal maddelerdir. Bu maddeler yörenin topraklarını, akarsularını ve havasını sağlık açısından toplumsal endişe yaratacak ölçüde zehirlemektedir! Bu konularla ilgili önlemler alması gereken ve beklenen bakanlıkların ilgisizliği endişe ve şaşkınlık yaratmaktadır.
Maden bölgelerindeki üniversite kürsülerinde bu konularda bilim yapan akademisyenlerin duyarsızlığı; bilimsel görüş ve önlemler hususunda iktidara önerilerde bulunmaması üzüntü vericidir!

4