Devlet ve hukuk anlayışı - Mustafa Yavuz
Devlet kavramı neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlar, toplum halinde yaşamaya başladıktan sonra kurallara, düzene gereksinim duymuştur. Bu toplumsal düzenin kurulması için de devlet mekanizması ortaya çıkmıştır.
Tarih boyunca insanlar hep bir arada yaşamaya çalışmıştır. Devletlerin mutlak otoritesi, idari ve hukuki yaptırımları karşısında toplumda kişi ve gruplar farklı yollar aramışlardır. Bu durumlarda devlet, otoritenin sağlanması için hukuk içinde gerekli önlemleri alarak düzeni sağlamak ile yükümlüdür.
İbn-i Haldun, insanların birbirine muhtaç olması gibi doğal bir zorunluluktan doğduğu halde devlet, bireyi diğer bireylerin saldırı ve zulmünden korumak için kurulmuştur der. Türkler, yaklaşık olarak 3 bin yıllık geçmişleriyle tarihin en eski uluslarındandır. Süreklilik arz etmesi ile de dünya medeniyetlerine sağladığı katkılar bakımından da insanlık tarihi açısından büyük önem taşımaktadır.
Modern Türk devletinin var olması, oluşması uzun bir süreç almıştır. Çağa uygun bir yönetimin kurulabilmesi için gerekli olan kural ve kurumların oluşturulması milli devletin öncelikli amaçlarından olmuştur. Atatürk, "Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz" sözü ile aslında kurulacak olan devletin temelinin adalet olacağı işaret etmiştir.
'POPÜLİST SÖYLEMLER'Devlet düzeninde iki hukuk vardır: Özel hukuk ve kamu hukuku. Bu kavramlar çağdaş devletin işleyişi açısından önemlidir. İktidarların ve devletin görevi, hem vatandaşının hem de kendi kamu hukukunun korunmasıdır.
Kimilerinin vicdanında dokunan, canını acıtan olaylar başkasını rahatsız etmiyorsa bu toplumdaki adalet sistemine olan güveni azaltır. "Suç işleyenin yanına kâr kalıyor" düşüncesi ve algısı. Buna "cezasızlık algısı" denir. Nitekim yapılan tüm kamuoyu araştırmaları sonucunda, adalete olan güvenin her geçen gün azaldığı görülüyor.
Sonuç olarak, "Cezaları ağırlaştırıyoruz" gibi popülist söylemler kimseye yaramaz. Türkiye'de güvenilmemesi gereken yazılı hukuk değil, uygulamalardır. Bunun yanında hukuk sistemine ve adalete duyulan güvenin sarsılmasıyla, toplumda korku iklimi egemen olmaktadır.