Saray rejimi, Türkiye'nin birinci partisi Cumhuriyet Halk Partisi'ne karşı, onun iktidar yürüyüşünü engellemek için bir dizi antidemokratik faaliyet yürütüyor. Bu uygulamaları ülkeye yayarak dozunu yükseltiyor. Ancak ülkede yeni bir değişimin şartları da olgunlaşıyor. Bu süreci incelediğimizde önümüzdeki dönemi belirleyecek iki ana etkenden söz edebiliriz.
HALKIN UMUDUBirincisi bu sürecin objektif koşullarını oluşturan, başta ülkenin ekonomik durumu olmak üzere sosyal-politik sorunlar ve bunlara karşı ortaya çıkan halkın tepkisidir. İkincisi ise öznel koşul olan CHP örgütü ve toplumsal muhalefettir.
Neoliberal kapitalist düzenin yılmaz savunucusu ve uygulayıcısı Saray rejimi, geniş halk kesimlerini nefes alamaz duruma getirmiş ve oksijensiz bırakmaya ant içmiş görünüyor. TÜİK'in nasıl hesaplandığı bilinmeyen yöntemi ile düşük gösterilmeye çalışılan enflasyon oranları üzerinden belirlenen asgari ücretten, çalışan ve emeklilerin zam oranlarına ve çiftçinin ürün taban fiyatlarına kadar her şey gerçeklikten uzak bir şekilde tespit edilmektedir.
Saray rejimi halktan tamamen kopmuş durumdadır. Bağımsız çalışma grubu ENAG'ın ölçümlerinden yüzde 100'e varan farklılıklarla açıklanan resmi enflasyon rakamları ve buna göre belirlenen fiyat ve ücretler halkı gerçekten açlık sınırına getirmiştir. Her geçen yıl katlanarak halkı acımasızca ezen bu ekonomik kararlar sonucunda, artık halk bu şekilde yönetilmek istemediğini 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde açıkça göstermiş ve son dönemde CHP'nin yaptığı mitinglerde göstermeye devam etmektedir. Tüm toplum kesimleri mutsuzdur ve umutlarını CHP'ye ve 15.5 milyon kişinin oyu ile cumhurbaşkanı adayı olan Ekrem İmamoğlu'na bağlamış oldukları görülüyor. Her üç gençten biri ne okulda ne işte olup, evinde oturmakta ve geleceğe ilişkin umudunu kaybetmiş durumdadır. Pek çok genç yurtdışına gitmekte ya da bu yönde çaba içerisindedir.
Önümüzdeki dönemi belirleyecek ana yapı ise CHP örgütüdür. Saray rejimi bunun farkındadır ve bu yönde de çeşitli kumpaslar peşindedir. Parti yönetimini tartıştırmaya, kimi muhalif parti üyelerini de kullanarak ikili bir görüntü vermeye, 38. kurultaya yönelik açılan dava üzerinden parti yönetimini devre dışı bırakmaya çalışmaktadır. Parti, çok büyük çoğunluğu ile bu sürece karşı kararlı bir şekilde dik durmayı sürdürmektedir. Bir yandan parti bu duruşunu ve mücadelesini sürdürürken diğer yandan partinin taban örgütlerindeki zafiyetlerini gidermeye yönelik hızlı bir çalışmaya ihtiyaç var. Kurultay sürecinin oluşturacağı parti içi dinamizmi gerçek anlamda bir örgütsel yenileşme aktivizmine dönüştürmek olanaklıdır.