Demokrasi ve Demokrat Parti - DOĞAN ERGENÇ

Demokrat Parti, demokrasiye bağlı bir parti miydi Bu soruya kimileri "Evet" yanıtını veriyor. Onlar, DP'nin demokrasiyi savunduğunu ve Adnan Menderes'in "demokrasi şehidi" olduğunu iddia ediyorlar. Peki, gerçekten öyle midir 1950-1960 yılları arasında ülkeyi yöneten DP gerçekten de demokrasiyi pekiştiren adımlar mı atmıştır; yoksa tam tersi bir durum mu söz konusudur Bu yazıda kısaca bu konu tartışılacaktır.

DEMOKRASİNİN İKİ NİTELİĞİ

Demokrasi iki temel niteliğe sahiptir. Bunlardan biri çok partili bir düzenin varlığıdır; diğeri ise bireyin doğuştan gelen temel hak ve özgürlüklerinin (düşünce özgürlüğü, inanç özgürlüğü, seyahat özgürlüğü vb.) anayasal güvence altında olmasıdır.

Şimdi bu iki niteliği ölçüt alarak DP iktidarının uygulamalarına bir bakalım.

BASKICI UYGULAMALAR

DP, her ne kadar özgürlük, demokrasi, milli irade gibi kavramları öne çıkarmış olsa da iktidara geldikten bir süre sonra bu parti demokratik hak ve özgürlükleri rafa kaldıran uygulamaları hayata geçirmiştir. DP döneminde; basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, akademik özgürlükler, ifade özgürlüğü gibi konularda çok ciddi sorunlar mevcuttu. Yine bu dönemde, demokrasinin olmazsa olmazı olan laikliğin de içini boşaltan uygulamaların DP tarafından hayata geçirildiği bilinmektedir.

Ancak dahası var: DP Meclis'te bir "tahkikat komisyonu" kurarak demokrasiyi tam anlamıyla ortadan kaldıracak bir uygulamaya imza atmıştır. 18 Nisan 1960 tarihinde kurulan bu komisyon 15 üyeden oluşuyordu. Üyelerinin tamamı DP'liydi. DP'li milletvekillerine yargılama yetkisi veren bu komisyonun asıl amacı, basını susturmak ve CHP'yi kapatmaktı. Yani tamamen demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere aykırı bir durum söz konusuydu.

ÇOĞUNLUKÇU DEMOKRASİ

Türkiye 1950-1960 yılları arasında önemli bir fırsatı kaçırmıştır. DP, açılan demokrasi yolunu genişletmek yerine, demokrasiyi, çok partili yaşamı, temel hak ve özgürlükleri yok sayan uygulamalara imza atmış ve bir "çoğunluk diktası" inşa etmiştir.