Atatürk'ün önderliğinde gerçekleştirilen devrimler ve onun ürünü olan Türkiye Cumhuriyeti, bir uygarlık atılımı, bir çağdaşlık projesidir. Cumhuriyet aynı zamanda, tarihimizdeki en köklü dönüşüm olup egemenliğin kaynağını ulusta bulan anlayıştır. Cumhuriyet, bireyleri kul olmaktan çıkarıp kişisel ve hukuksal düzenin gerçek yapıcısı yurttaş konumuna yükselten rejimin adıdır. Bunu da laik hukuk düzenini yerleştirerek başarmıştır. Bunun içindir ki "kul hakkı" değil, yurttaş hakkı, vatandaş hakkı, insan hakkı diyoruz.
Büyük önder, 1 Mart 1924 tarihinde, Meclis'in ikinci dönem birinci toplantı yılını açarken yaptığı konuşmada "Ulusun isteklerine ve gereksinmelerine uyarak, adliyemizde her türlü eski etkiden korkusuzca silkinmekten ve hızlı ilerlemelere atılmaktan geri kalmamak zorundayız. Medeni hukukta, aile hukukunda, yürüyeceğimiz yol ancak uygarlık yolu olacaktır. Hukukta işi oluruna bırakmak, eski masalımsı göreneklere bağlı kalmak, ulusları uyanmaktan alıkoyan en ağır kâbustur. Türk milleti üzerine kâbus çökmesine izin veremez" sözleriyle de kararlılığını ve hedefini ortaya koymuştur.
Nitekim, 3 Mart 1924 günü Hilafet ve Şeriye ve Evkaf Vekâleti kaldırılmış, Tevhidi Tedrisat Kanunu çıkarılmış, kısaca "Üç Devrim Yasası"nın kabulüyle laik hukuk düzeni ve çağdaşlaşma yolunda önemli adımlar atılmıştır.
Böylece teokratik yönü ağır basan geleneksel Osmanlı devlet ve toplum yapısından, laik Türkiye Cumhuriyeti toplum ve devlet yapısına geçiş sağlanmıştır. Medeni Yasa, Ceza Yasası, Ticaret Yasası ve Usul Yasaları başta olmak üzere, birçok temel yasa bu süreçte toplumsal yaşamımıza kazandırılmıştır. Medeni Yasa (Yurttaşlar Yasası), özüyle ve önsözü ile başlı başına bir devrim niteliğindedir. Bu niteliği nedeniyle de günümüz iktidarının bugün de hedefindedir.
GELECEK TEHDİT ALTINDAÜlkemiz insanının ezici çoğunluğunun laiklikle bir sorunu bulunmamaktadır. Ancak bugün, laiklikle başı hoş olmayan ve "laikliğe aykırı eylemlerin odağı" olmaktan hüküm giymiş olan, 22 yıllık AKP iktidarının yarattığı iklim nedeniyle laiklik de çağdaş yaşam da kadın hakları da çocuk hakları da kısaca tüm yaşam hakları tehdit altında bulunmaktadır.
Gericileşen ve dinselleşen milli eğitim müfredatı yanında laiklik karşıtı tarikatlar, cemaatler desteklenmekte, teşvik edilmekte ve bunların suç teşkil eden çoğu eylemleri görmezden gelinmektedir. Yargı bağımsızlığının ve güçler ayrılığının fiilen yok edilmesi, yargının siyasallaşması bunda önemli rol oynamaktadır. Bütün bunlar laik Cumhuriyet için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Devasa bütçesiyle Diyanet kurumu ve Diyanet Akademisi de buna katkı sağlamaktadır. Bilimsel ve laik olmayan bir eğitim ülkenin aydınlık geleceğinin önündeki en büyük engeldir.