Emperyalist güçlerin Ortadoğu'daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk'ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor. Gerçeklerin arasına sıkıştırılmış yalan, rivayet ve abartılarla oluşturulan algıları ve şüpheleri yıkabilmek için önce sorgulamak, ardından da objektif bir araştırma yapmak gerekiyor.
Atatürk'ün yanında gibi görünüp onu hedef alan projelerin en önemlisi Prof. Dr. Vamık Djemal Volkan'ın 1984'te tarihçi Norman Itzkowitz ile birlikte yazdığı ve sözde Atatürk'ün psikanalizini yaptığı "Ölümsüz Atatürk" kitabı kanımca. Kıbrıs doğumlu, ABD vatandaşı Volkan, politik psikoloji ile de ilgilenen dünya çapında bir psikiyatrist. Volkan, Atatürk'ten sonra terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan'ı da araştırmış ve 1999'da "Kanbağı- Etnik Gururdan Etnik Teröre" kitabını yazmış, her ikisinin de narsist (özsever) olduğu sonucuna varmış!
Yıllar önce okuduğum "Ölümsüz Atatürk" kitabında dikkatimi ilk çeken şey, "narsist" sözcüğünün "özsever" gibi oturmuş bir Türkçe karşılığı varken, yerine "görkemli" gibi ilgisiz bir sözcüğün kullanılmış olmasıydı. Kanımca, kitabın Türkiye'de yayımlanabilmesi için yapılan bu "takiye" bilimle çelişiyordu. ABD'de 1984'te basılan kitabın Türkiye'de ancak 14 yıl sonra basılabilmesi, piyasada tükenmişken ikinci baskının yedi yıl sonra yapılmış olması da düşündürücüydü.
KAYNAK YOK!Yazar Erol Bilbilik "Amerikaperestler" kitabında, eski Beyaz Saray siyaset psikolojisi Danışmanı Volkan'ın bu kitabının İngilizce baskısında yer alan "çalışmaların Lucius N. Littauer Vakfı Başkanı Harry Starr, Frederick Scott Jr. ve Susan Scott tarafından sağlanan parasal destekle yürütüldüğü" bilgisinin Türkçe baskıda yer almadığını, kitabın ABD tarafından finanse edildiğinin anlaşılamadığını yazmıştı.
"Ölümsüz Atatürk" kitabında Atatürk'te "narsist" kişilik yapısının gelişmesinde, iki olayın etkili olduğu iddia ediliyordu: Atatürk doğmadan önce üç kardeşi öldüğünden, bir "yas evi"nde doğmuş olması ve bu kardeşlerden Ahmet'in kumluk sahildeki mezarının dalgalar tarafından oyulması sonrası, cesedinin çakallar tarafından parçalanması öyküsü. Öyküye kaynak olarak Şevket Süreyya Aydemir'in "Tek Adam" kitabı gösterilmişti ama kitabın birinci cilt 35. ve 36. sayfalarında böyle bir bilgi yoktu. Ayrıca, deniz kıyısında, dalgaların ulaşabileceği kumlukta yer alan bir Türk mezarı ne görülmüş ne de duyulmuştu.
Bu konuları 2012 yılından itibaren gazetelerde defalarca yazmama karşın, hiçbir psikiyatrist, psikolog veya tarihçi bir yorumda bulunmadı. ocuk psikiyatristi Prof. Dr. Osman Sabuncuoğlu'nun bu kitaba ilişkin yazdığı üç ayrıntılı bilimsel makaleyi okuyunca çok mutlu oldum, artık yalnız değildim. Sabuncuoğlu üçüncü yazısında, Mustafa Kemal'in her iki ağabeyinin 1883'te salgın bir hastalıktan öldüğünü, yani bir yas evinde doğmadığını farklı birçok kaynaktan kanıtlamış ve Atatürk'ün "narsist" kişilik yapısı hipotezinin ikinci temelini de yıkmıştı. Gerçeklik sorunu saptandığından tanısal varsayımın çürütüldüğünü ve geçerlilik tartışmasının anlamsız duruma geldiğini iddia ediyordu.
Sabuncuoğlu kitaptaki, Gelibolu Conkbayırı'nda "Yalnızca bir tümen komutanı olduğu halde, kendi görkemli (...) kişiliğine güvenerek Erkân-ı Harbiye riyaseti (Genelkurmay Başkanlığı) ile danışmadan kendi başına kararlar aldı" ifadesine itiraz etmiş ve Mustafa Kemal'in kendisinden takviye istenmesi üzerine harekete geçtiğini belgelerle göstermişti. "Görkem arayışı, kahramanlık fantezisi" gibi nitelemeleri de yazarların önyargılarına bağlıyordu. Sabuncuoğlu ayrıca, Büyük Taarruz planında "düşmana en güçlü noktasından saldırma düşüncesi, onun kişilik yapısıyla da uygunluk içindeydi" ifadesinin gerçek dışı olduğunu, planının Mustafa Kemal tarafından değil, Mareşal Fevzi akmak tarafından hazırlandığını kanıtlamıştı.

3