Çağdaş yaşam ve hukuk bilinci - DOÇ. DR. HÜSEYİN MERT

Hukuk; toplumsal yaşamın ve ilişkilerin her alanını ilgilendiren bir konudur. Toplumsal yaşantımızın tüm alanlarıyla olan ilişkiler hukuk kurallarıyla düzenlenir: İşçi-işveren, malik-kiracı, karıkoca, amir-memur, öğretmen-öğrenci vb. gibi.

Bu nedenle insan, yaşantısının her alanında ve tüm ilişkilerinde bağlı olduğu hukuk kuralları konusunda belli bilgileri öğrenmek, yaşantı ve ilişkilerini bu kurallara göre düzenlemek zorundadır. Böylelikle, etrafında olup bitenleri, toplumsal olayları ve yaşanılan sorunları daha gerçekçi algılayarak değerlendirecektir. Doğaldır ki hukuk kavramları konusunda belli düzeyde bilgi sahibi olmak, çağdaş ve duyarlı insan olmanın bir gereğidir.

Hukuk, bir kültür ve çağdaş toplumlara yönelik bir yaşam biçimidir. Hukuk, bireylerin kendi aralarındaki ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallar setidir.

KEYFİLİK, ÇIKARCILIK VE YOKSULLAŞMA

Hak sözcüğünün çoğulu olan hukuku, adalet karşılığı olarak da kullananlar vardır. Hak, haksızlığın karşıtıdır. Hak kavramının doğuşu haksızlık olgusuna dayanmaktadır. Tarih boyunca, hakkı çiğnenenler, sahip olduğu, ürettiği değerler ellerinden alınanlar bunu yapanlara karşı hak mücadelesi vermişlerdir. Hak kavramı ve hukuk düzeni bu mücadelelerin sonucunda doğmuştur. Hak, haksızlığın her türlüsüne karşıdır.

Hukuk düzeni, çağdaş ve mutlu yaşamın güvencesi olan kurallar olup toplumsal barışın da sigortasını oluştururlar.

Bugün ülkemizde giderek artan bir şekilde hukuk tanımamazlık, başta devlet olmak üzere tüm kurumlarımızda egemen hale gelmiştir. Hukuk kuralları yaşamın kıyısına itilmiş ve çalışmaz konuma düşürülmüştür. Keyfilik ve hukuk dışı irade kullanımı devlet ve tüm kurumlarımızın yönetilmesinde hâkim anlayışa dönüşmüştür.

Hukuk tanımayan ve hukuku dışlayan yönetim anlayışları sonucunda; ahlaki ve etik değerler büyük ölçüde etkisini kaybetmiş, haksızlıklar, kirlenmişlik, çıkarcılık, bireycilik, rüşvet ve yolsuzluklar içten içe ülkemizi tüketen bir hastalığa dönüşmüştür. Çıkarcılık, rüşvet ve yolsuzluklar doğal kabul edilir hale gelmiştir. Tabii ki bu düzenle birileri hak etmeden köşe döner ve zenginleşirken devlet ve halk kaybetmiş ve yoksullaşmıştır.

'KURTARICILAR DÖNEMİ BİTTİ'

Her suç işleyenin işlediği suç, yapmış olduğu haksızlık, yolsuzluk yanına kâr kalmıştır. Bu gelişmelerin üzerine gitmeyen, gidemeyen devlet yapımız üzerinde giderek bu uygulamalardan beslenen güçler hâkim ve etkin hale gelmişlerdir.

Yolsuzluk, kirlenmişlik ve ahlaksızlıkların gelmiş olduğu boyut; halkın, devlete karşı güvenini giderek azaltmaktadır. Bu durum ulusal birlik ve dayanışmamıza zarar verdiği gibi emperyal güçlerin ülkemiz üzerine olan hesaplarına hizmet etmektedir. Hukuk tanımamazlık ve keyfiliğin ulaştığı boyut giderek derinleşen bir rejim sorununa da dönüşmektedir.