Bugün Türkiye'de "TÜİK ocuk İşçiliği Raporu"nda 5–17 yaş arası en az 869 bin çocuk çalışıyor. Resmi kayıtlara girmeyenlerle birlikte bu sayının 2 milyonu bulduğu tahmin ediliyor. Son on yılda 800'den fazla çocuk işçi, iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Bu tablo, yalnızca ekonominin iflası değil, Cumhuriyete karşı saldırıların da bir sonucudur.
ocuk işçiliği, alım gücünün azalmasıyla birlikte derinleşen ve aynı zamanda süreklileşen ekonomik krizin bir sonucudur. 2018 yılından bu yana süreklilik kazanan ekonomik krizin halkın büyük kısmında yarattığı yoksullaşmayla ebeveynlerin bir ailenin temel gereksinimlerin karşılanması artık olanaklı değil. Mutlak yoksulluk, çocuk işçiliğinin artışını anlatan en önemli gerçeği oluşturuyor. Türkiye'de yüz binlerce çocuk hâlâ tarlada, atölyede, inşaatta çalışıyor. Cumhuriyetin umut dolu ilk kuşaklarından bugünün yorgun çocuk işçilerine uzanan hikâye aslında neoliberal ekonominin Türkiye'yi getirdiği uzun soluklu bir sürecin sonucudur.
24 yıllık AKP iktidarının bu süreçteki sorumluluğu tartışılamazken bu sürecin benzeri ekonomik modellerle ya da yalnızca sosyal politikalarla yoksulluğu sonlandırmak ve çocuk işçiliğini bitirmek olanaklı değildir.
Bir zamanlar çocuk, yoksulluğun içinde bile umutla anılırdı. antasını sırtına vurup köy okuluna giden, kara tahtada "Cumhuriyet" kelimesini heceleyen bir çocuk... oğu, sabah inek sağar, tarlada çalışır, öğlen koşarak okuluna giderdi. alışmak, o yıllarda yoksulluğun mecburiyeti, eğitim ise yeni devletin en büyük vaadiydi. Köy Enstitülerinden çıkan çocuk, hem üretir hem öğrenirdi; geleceğin öğretmeni, ziraatçısı, teknisyeni olurdu.
Bugün ise manzara başka. ocuk hâlâ çalışıyor ama artık yalnızca tarlada değil; merdiven altı tekstil atölyesinde, inşaatta, oto yıkamada, sokakta geri dönüşüm arabasının başında... Sabah çöpün içinden karton ayıklayan eller, akşam defter sayfalarını çeviremiyor. Göçmen çocuklar hayal kuramadan, kayıt dışı ekonominin en diplerine itiliyor.
Fotoğrafın ilkinde bugün atölyelerde çalışan çocuklar diğerinde Köy Enstitüsünde eğitim gören çocuklar var. Aradaki farkın en büyük nedeni devrimci Cumhuriyetin yaşama geçirdiği eğitim modeli diğeri ise cumhuriyet karşıtı hükümetlerin ekonomi politikası.
CUMHURİYET OCUĞU OLMAKAradaki fark, sadece işin türünde değil. Cumhuriyetin ilk kuşakları, her şeye karşın "okulla buluşma" umudunu taşıyordu. Bugün ise zorunlu eğitim yasası bile, yoksulluğun ağır zincirlerini kıramıyor. TÜİK verileri, 5–17 yaş arası yüz binlerce çocuğun çalıştığını söylüyor; İSİG Meclisi, son 10 yılda 800'den fazla çocuk işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini... Bunlar yalnızca bir istatistik verisi değil; yarım kalan oyunların, tamamlanamayan cümlelerin, hiç görülmeyen rüyaların sayısı.