Bozulan ekolojinin getirdikleri - Dr. Rüştü Taştan
Son çeyrek yüzyılın bilimsel verilerine göre, periyodik ortalamaların üzerinde seyreden küresel ısınma ve küresel iklim değişikliğinin (KİD) zararları yaşamsal tehdidini sürdürüyor. Yeni eğitim öğretim yılının henüz başındayız. Bugünlerde aşırı hava olayları (AHO) kaynaklı can, mal kayıpları, trajik "ekolojik afet" haberleri medyada sıkça işlenmektedir.
Son yılların bilimsel çalışmaları, geriye dönük analizler, öngörü araştırmaları göstermektedir ki "Antroposen" olarak tanımlanan 150-200 yıllık sürecin son çeyrek yüzyılında KİD, AHO, ekolojik bozulmalar artarak sürmektedir. Üzücüdür ki bu süreç insanlığın aleyhine işlemektedir! Kendi icadı teknolojiye fazlaca güvenen insanoğlunun, sonsuza kadar doğaya hükmedemeyeceği, doğanın zenginliklerini kendi "egosuna" göre kullanamayacağı, sonuçta "Antroposenik tehditlerle" yüzleşmek zorunda kaldığı anlaşılmıştır.
KÜRESEL SORUNLARSon yarım yüzyıllık olaylar göstermektedir ki bunca teknoloji, bilimsel bilgi birikimine karşın, insanoğlu doğayı düzenleme ve yönetme sevdasında yetersiz kalmış, egosuna yenilerek COVID-19 kâbusunu yaşamıştır! Doyumsuz hırsları yüzünden insanoğlu, ekolojik dinamiklerin dengesini bozmuş, biyoçeşitlilik azalmış, tür kayıpları hızlanmış, Antroposenik tehditler (yeni çıkan patojenler, salgınlar, KİD, AHO, antimikrobiyal direnç, ekotoksikolojik sorunlar, obezite vb.) devasa küresel sorunlar listesini zirvesine yerleşmiştir. Kontrolsüzce süregelen Antroposenik tehditler insan, hayvan, bitki, çevre, ekosistem (İHBÇE) arayüzündeki dinamikleri derinden etkilemiş, 21. yüzyılda meydana gelen pek çok karmaşık sağlık sorunu (KSS) günümüzün en başat problemi, sağlık tehdidi olmuştur. Neden
Acaba neden, İHBÇE sağlığını doğrudan etkileyen ve karşılıklı etkileşim dinamiklerine zarar veren KSS'ler "geleneksel, edilgen eğitim" yaklaşımıyla çözümlenememiştir Yoksa temel sorun disipliner edilgenlik ve disiplinlerarası iletişimsizlikte midir
Antroposenik tehditlerle mücadelede geleneksellik ile güncel yaklaşım arasındaki en temel fark şudur: Geleneksel eğitimde bilim disiplinlerinde edilgen düşünce ve tekillik sürdürülmekte; güncel yaklaşımda ise çağdaşlığın gereği, eleştirel düşünce öncelemektedir. Einstein'ın deyimiyle, "Yarattığımız dünya, bizim düşünme sürecimizdir. Düşüncemizi değiştirmeden, dünya değiştirilemez." Dolayısıyla, 21. yüzyıl KSS'lerinin gelenekselliğe hapsedilmiş edilgenlikle çözümlenemeyeceği açıktır. Dolayısıyla yönetsel yöntemlerde, düşüncede değişim kaçınılmazdır.