Bir katliamın ötesi: Madımak - Yüksel Işık

1993'e kadar "Madımak" denince aklımıza yemeği de yapılan bir bitki gelirdi; türküsü de olan o bitkinin adını taşıyan bir de otel vardı Sivas'ta. Orada konaklayacaklardı, Pir Sultan Abdal etkinliklerine katılmak için Sivas'a giden aydın ve sanatçılarımız. Yaktılar o oteli; hem de içi insan doluyken

O gün, bugündür, "Madımak" denince aklımıza katliam geliyor. Toplumun kalbine saplanmış sayısız cam kırığının yol açtığı bu derin sızıyı anlatacak henüz başka kavram olmadığı için katliam diyoruz. Koskoca bir oteli yakıp, karşısına geçip seyretmek insana ait bir duygu olmasa gerek. O otelde yakılanların arasında bulunan Metin Altıok, şu dizeleri yazarken kim bilir nasıl bir gelecek tasavvurunda bulunmuştu

"İnsan dediğin saçaktaki

Güvercinin farkında olacak

Ve bir çiçek açacak kendince."

Yaktılar onu. Tıpkı gündüzleri insanların derdine derman olmak için doktorluk yapan, arta kalan zamanlarda sözcükleri sonsuz anlamlarla şöyle güzelleştiren şair Behçet Aysan'ı yaktıkları gibi:

"bütün derinlikler sığ sözcüklerin hepsi iğreti değişen bir şey yok hiç ölüm hariç. aynı gökyüzü aynı keder."

Yakılan, yalnızca tepeden tırnağa insanlık değil; Fuzuli'nin, "güzel insanların yurdu" olarak tanımladığı bu coğrafyanın geleceğiydi aynı zamanda.

Muhlis Akarsu'nun, "sen insanoğlusun kör olamazsın" dediği halde, kör; Nesimi Çimen'in, "her ne desem sözüm yara yar olmayan habersizdir" dediği kadar sağırdılar. Hasret Gültekin'in "Sevgi kuşun kanadında" sözünü duymamak; Edibe Sulari'nin, "ne olursa dini dili insanlar dünyanın gülü" şeklindeki sevgisini işitmemek için ateşe verdiler Madımak'ı.

İnsanı anlamaları için gecesini gündüzüne katan Asım Bezirci, yaşamı karikatürize ederek anlatan Asaf Koçak ve memleketin derdini dert eden Uğur Kaynar ile tanışmak varken yaktılar onları. Aralarında, gençliğini henüz adımlayan 12 yaşındaki Koray, adıyla müsemma 15 yaşındaki Menekşe ve sonsuzlukla iş 16 yaşındaki Asuman da yakıldı onlarla birlikte.

Yaktılar ve Madımak'ta yükselen ateş, bütün Türkiye'yi ve özellikle de 33 canın ocağına düşmüştü; o ocaklar kül oldu.

Neden Çünkü tarih, geleceğin aynasıdır. Tarihi, tozlu sayfalar arasında unutturan aymazlığın hüküm sürdüğü her coğrafya, acılara gark olur.

Ne olmuştu Sivas'ta Yüzyılın başında Anadolu ihtilalinin rotası çizilmişti Sivas'ta. Denilmişti ki "manda ve himaye kabul edilemez; esas olan, milli iradeyi egemen kılmaktır, bunun için Meclisi Mebusan'ın derhal toplanması zorunludur".

Nâzım Hikmet, o günleri şöyle dizeleştirmişti: "Ve böylece, bin dereden su getirdi İstanbul'dan gelen zevat Sivas, mandayı kabul etmedi fakat"

HEDEF CUMHURİYET DEĞERLERİ

Tarihin yaptığını, tozlu sayfalar arasında bırakıp ilerlerseniz, geleceğe tutulan aynanızı yitirmiş olursunuz. Geleceği örgütlemez, günü kurtarmak ile yetinirseniz, "manda ve himayeciler", ansızın çıkarlar karşınıza

Öyle oldu; 1993'ün 2 Temmuzu'nda, ellerinde ateşlerle sardıkları otelin önünde, hançerelerini yırtarcasına, "burada kuruldu, burada yıkılacak" sloganıyla laikliği ve yurttaşların eşitliğini ilke edinmiş Cumhuriyeti hedef almışlardı.