Bilim insanlarına düşen görev - Cengiz Karahan

Bilim nesneldir. Bilim vicdandır. Bilimde yalan olmadığı için, ahlakidir. Bilim, teraziyle tartar, metreyle ölçer. İstatistiki verilerle sonuçlandırır. Bilim insanı, mesleğinde ve çalıştığı kurumda özerktir. Hiç kimsenin değirmenine su taşımaz, kimseden icazet almaz, kimsenin tarafı ya da karşı tarafı olmaz, olamaz. Yalnızca bilimsel verilere dayanan evrensel değerleri savunur. Doğa bilimlerinin bilimsel sonuçları, yapılan deneylere, incelemelere ve araştırmalara dayanır. Elde edilen bilimsel verileri sağlayan koşullar değişmedikçe değiştirilmedikçe sonuç değişmez. Yaşanılan gezegenin her noktasında bu böyledir.

Sosyal bilimlerin beslendiği kaynak insandır. İnsanın dini, kültürel, töresel (gelenek, görenek) farklılığı sosyal bilimleri, kısmen de olsa tartışmalı bir noktaya iter! Böyle olmasına rağmen, bütün dünya insanlığını bağlayan; evrensel insan hakları, evrensel hukuk kuralları gibi bağlayıcı "bilimsel sosyal doğrular" dünya insanlığının hizmetine sunulmuştur. Çağdaş, demokratik yönetime sahip ülkeler; sosyal bilimlerin sunduğu evrensel değerleri, yurttaşlarının yaşam alanlarında eksiksiz uygularlar. Böyle ülkelerde yönetilenler (yurttaşlar) mutludur. Yönetenler, bilimsel verilere göre yazılan ve uygulanan bağlayıcı yasalara uyarlar. Yöneten ve yönetilen herkes için geçerli olan bu bağlayıcılığa, literatürde "hukukun üstünlüğü" denir. Hiç kimse hukukun üstünlüğünden azade değildir. Olamaz, olmamalı.

DEMOKRATİKLEŞMENİN ÖNKOŞULU

Devlet çatısının altında birlikte yaşamaktan kaynaklanan sorumluluklarımız vardır. Bu sorumluluklar, birbirimizin haklarına halel getirmemek için her şeyin üstünde görmemiz gereken bilimsel verilerin öznellik içermediğinden kaynaklanır. Şöyle ki: Güzel, bireyseldir ve özneldir. "Güzelin" kişiden kişiye göreceli değişkenliği vardır. İyi, toplumsaldır. "İyi(ler)" toplumdan topluma değişen öznellik içerir. Bir Hıristiyanın iyileri ile bir Müslümanın iyileri farklı olabilir.

Doğru, bilimsel ve evrenseldir. Bilimsel doğrular; kişiden kişiye, toplumdan topluma, dinden dine, kültürden kültüre değişkenlik göstermez. Bu bilimsel gerçeklik değişmez, değiştirilemez. İnsanlar bilimsel doğruları kabullendiği oranda özgürleşir, toplumlar bilimsel doğruları kabullendiği oranda çağdaşlaşır, demokratikleşir. Bütün bunların gerçekleşmesi için de çağdaş, demokratik ve laik eğitim şarttır.