Arafın alacakaranlığı - Buğra Gökce

Puslu ve soğuk bir güne uyandım. Dün azıcık güneş olduğunu hissediyordum buradan göremesem de. Bugün ise hava tamamen kapalı. Gece boyu da yağış vardı. Bir önceki, iki önceki gece şiddetli yağış sesi duymuştum. Avluma kova ile su boşalır gibiydi... Dün gece ise daha hafif ama devamlı bir yağış vardı. Geceleri yağmur yağması hoşuma gidiyor; barajlar, ekinler başta olmak üzere herkes ve her şey için tam zamanı ve sayısız faydalı.

Bazen de insanın dışındaki yağmur, içindeki birikmiş suyla konuşur; insan kendi içindeki yankıyı duyar. Belki de bu yüzden gece yağmurlarını severim. Dışarıda gök ağlarken, içeride ben susarım. Sessizlik, bazen en derin konuşmadır. Arada kalmışlık da böyle bir şeydir; konuşmaz, ama seni konuşturur. Bir geçiş hâlidir; durmayan zaman, bitmeyen düşünce, yeniden başlayan bir iç hesaplaşma...

Ama geceleri yağıp gündüzleri biraz ara vermesi burada bizler -en azından benim- için kesinlikle bir ihtiyaç. Belki bencilce ama arzum da bu yönde... "Neden" diyeceksiniz...

KÂĞIDA KALEME SARILMAK...

Gündüz durmadan yağınca avluya çıkmak, yürüyüş yapmak zorlaşıyor. Şiddetli yağışta yürüyüş mümkün olmuyor. O durumda hava almak, nefeslenmek, spor yapmak zorlaşıyor. O yüzden gündüzleri hava kapalı da olsa yağışsız ya da az yağışlı olunca yürüyüş/ spor yapma ve nefeslenmek için bizlere bir şans doğuyor.

Geceler ve gündüzler hep farklıdır. Geceler hep acıyla, hüzünle birlikte anılır, anlatılır. Oysa sizin derdinizle ilgili gecesi, gündüzü. Elbet geceleri dertler depreşir, gündüz uğraşlar vardır. Gece tek başınadır insan, gündüz olan kalabalıklar yoktur. Ancak gündüz-gece hep yalnızsanız, gündüz koşuşturmanız yoksa, insan sohbetleri ile dolu değilseniz gündüzleriniz de gecelerinize yaklaşmıştır. Burada tam da böyle. Hele gündüz ziyaretçiniz gelmiyor ya da az geliyorsa havanın aydınlığı dışında geceden fazlaca farkı hissedemeyeceğiniz bir yalnızlık ve hüzün kaplayıverir cezaevi duvarları arasında içinizi... İşte o zaman şiirler, sözler çok daha fazla yanınıza yaklaşır, nefesinize soluk olur, kağıdınız ve kaleminiz sohbet aracı haline gelebilir; imdat çekici halinde size göz kırpabilir. Alacakaranlıkta sözler, güzel ifade edilmiş sözler yoldaşınızdır.

'ŞAFAK SÖKECEK'

Bazen bir kelime, hücre duvarından daha güçlüdür. Zaman, burada taşlaşmış bir nehir gibi akıyor; sanki her saniye, sonsuzlukla oynar. Bu bekleyiş, sadece bir duraksama değildir; insanın kendi içine döndüğü yerdir. Belki de hiçbir ceza, bu sessiz yankı kadar ağır değildir. Ama aynı sessizlik, insanın kendi hakikatine yaklaşmasının da tek yoludur.