Anka kuşu ve Türkiye - Ayşe Atalay

Yurttaşlarının büyük çoğunluğunun gönencini, mutluluğunu artırmak gibi bir amacı olmayan bir siyasal sistem her türlü çalkantıya, kargaşaya, yozlaşmaya kısacası toplumsal sistemi yıkıntıya götürecek sonuçlara zemin hazırlamış olur.

ağdaş toplumların tipik özelliği akla ve bilime son derece önem verilmesi, özellikle siyasal sistemde karar vericilerin liyakat esaslarına göre seçilmesi, her yılı ve günü planlanmış bir yaşam biçimi, şeffaflık ve hesap verilebilirlik, disiplin, bireysel ve kamusal hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, yasalar karşısında etnik kökeni dinsel inancı ne olursa olsun herkesin eşit muamele görmesi , kadınların ve çocukların gözetilmesidir. ağdaş toplumlar bu sosyopolitik aşamaya yüzyıllar süren dinsel ve sınıfsal savaşımlar ve akla verilen değerin sonucu olarak bir dizi teknolojik gelişmelerden sonra ulaşmışlardır.

TOPLUMSAL ÜRÜME

ağın gerisinde kalmış toplumların büyük çoğunluğu ise yöneticilerinin ve halkının demokrasi kültüründen çok uzakta olduğu çoğu az gelişmiş, eğitim düzeyi düşük toplumlardır. Bu tip ülkelerde yöneticiler halkı bilinçsiz yığınlar olarak gördüklerinden keyfi kararlarına boyun eğmeyen, haksızlığa uğradığında hakkını arama cesaretini gösteren, gerektiğinde direnme hakkını kullanan bilinçli yurttaşlardan oluşan bir toplumu iktidarlarının önünde en büyük engel olarak görürler.

Bundan dolayı patolojik bir görünüm ortaya koyan hırsları pahasına yönettikleri ülkenin yozlaşmasına, sosyal olarak çürümesine de yol açabilecek etik dışı yöntemlere başvurmaktan çekinmezler. Bunların bir kısmı kendisini Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi olarak görür, bir kısmı da psikolojik açıdan narsistlik derecesinde kişilik bozukluğu sergiler. Her iki durumda da hem yönetenler hem de yönetilenler açısından sağlıklı olmayan bir sosyal yapı ortaya çıkar. Evrensel değer yargıları paramparça olur. Yalan söylememek, hırsızlık yapmamak, iftira atmamak, dürüstlük, diğerkâmlık, ahde vefa gibi çoğaltacağımız nice değerler kültürel bir erozyona uğrar. İnsan haklarına saygı, cinsiyet eşitliği, yasalara uymak, özgürlük gibi kavramlar böyle toplumlarda silinir gider. Kuralların aptallar için konulduğu anlayışı yaygınlaşır. Açıkgözlük, dalkavukluk, ikiyüzlülük, olduğundan başka davranma, yolsuzluk yapma zekâ belirtisi olarak görülür. Hele buna bir de ekonomik açıdan pastadan pay kapma yarışı eklenirse o toplum yaşanmaz hale gelebilir.

Siyasal iktidar sahipleri bu türden gelişmelere özellikle sessiz kalır. Bunun nedenleri vardır. Birincisi yolsuzluğu, kural tanımazlığı tabana yayarak kendilerini güvenceye almak; ikincisi toplumsal kesimlerin ağzına bir parmak bal çalarak ya da pastanın çok küçük bir dilimini yasadışı da olsa yedirerek toplumdaki ahlaki erozyonu adeta teşvik etmek. Bütün bunların karşılığında ise toplumdan boyun eğmesini ve dalkavukça davranmasını istemek.