Toplumu özgür insanın ileri götüreceğini kabul eden siyasi rejim ve anayasalar, özgürlükleri korumak için devleti birbirini denetleyen üç temel güce bölmüşlerdir. Başta devletin temel organları olmak üzere herkesin hukuk ile bağlı olduğunu, kanunların ve diğer işlemlerin anayasaya aykırı olamayacağını kabul etmişlerdir.
1961 Anayasası, devletin temel güçlerini üçe bölen ve bunlar arasında birbirini denetleme konusunda denge kuran parlamenter sistemi kabul etti. 1962 yılında İsmet İnönü başbakanlığında koalisyon hükümeti kuruldu. Şubat 1962'de Albay Talat Aydemir darbe teşebbüsünde bulundu; affedilerek emekliye sevk edildi. 1963 yılı mayıs ayında tekrar darbe teşebbüsünde bulundu. Emrindeki Fethi Gürcan, toplantı halinde olan Bakanlar Kurulu'nu askerleriyle kuşattı. Talat Aydemir'den emir istedi. Ancak ordunun diğer güçleri bu girişime karşı çıktılar. Harekât başarısız oldu; Aydemir ve arkadaşları anayasayı ihlale teşebbüsten yargılandılar. Aydemir ve hükümeti kuşatan arkadaşı Fethi Gürcan idam edildiler. Aydemir ve Fethi Gürcan'ın hareketleri darbeyi başarmaya elverişliydi.
70'Lİ YILLARIN DEMOKRASİ ORTAMIParlamenter sistemin getirdiği özgürlükçü demokrasi ortamında Türkçü, İslamcı ve Marksist siyasi partiler kuruldu. Bazı üniversite öğrencileri sosyalist devlet kurma idealinde, bazıları ise Türkİslam devleti kurma amacında örgütlendiler.
Deniz Gezmiş ve arkadaşları toplantı ve gösterilere katıldılar, çeşitli şekillerde devletin politikalarını eleştirdiler, polis ve jandarmaya karşı silahlı saldırıda bulundular. 12 Mart 1971 muhtırasından sonra, anayasayı cebir ve şiddet kullanarak ihlal teşebbüsünden yargılanarak idam edildiler. Takdiri hafifletici sebep uygulanarak idam cezası hapis cezasına çevrilebilir veya TBMM idam cezasını onaylamayabilirdi. Böylece kamu vicdanı da yaralanmayabilirdi.
Aslında Deniz Gezmiş ve iki arkadaşının fiilleri anayasayı ihlale teşebbüs suçunu oluşturmuyordu. ünkü teşebbüsten söz edebilmek için kişilerin kullandıkları vasıtalar ve güçleri itibarıyla amaçlarını gerçekleştirebilecek konumda olmaları gerekirdi. Somut olayda Deniz ve arkadaşlarının, devletin ordusunu, polisini, yani temel güçlerini bertaraf edecek bir güçleri yoktu. Hareketleri amaçlarını gerçekleştirmeye yeterli olmadı; elverişsizlik söz konusuydu. Nitekim kolayca yakalandılar ve yargılandılar. Bu nedenle anayasayı ihlale teşebbüs suçu gerçekleşmemiştir. Elbette polis ve jandarmaların vurulmasından sorumluydular.
ANAYASAL DÜZENAnayasal düzenin ve hükümetin cebir şiddetle yıkılmasına teşebbüsün son örneği 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Rejimi yıkmaya kalkışan silahlı güç, devleti yıkmaya elverişli düzeyde olarak ülkenin muhtelif yerlerinde hükümeti, parlamentoyu ve silahlı güçleri zorla kontrol altına almaya çalışmıştır.
Ancak anayasal düzenler her zaman fiziki cebir şiddetle yıkılmazlar. Devletin temel organlarının anayasanın genel ilkelerine uymamaları durumunda da yıkılırlar. ünkü adı geçen organlar kamu gücünü (cebir) hukuka aykırı olarak kullanmakta ve meşruiyetlerini kaybetmektedirler.
TOPLANTI-GÖSTERİ YAPMA HAKKI2013 yılı yaz aylarında, Gezi Parkı'nda yapılacak değişiklikleri protesto amacıyla önce İstanbul'da, daha sonra tüm Türkiye'de toplantı ve gösteriler yapıldı. Gösteriler yaklaşık üç ay kadar sürdü ve kendiliğinden sona erdi. Toplantı ve gösterilere katılan kimi şahıslar, cebir ve şiddet kullanmak suretiyle anayasayı ihlal (TCK md. 309) ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs (TCK md. 312) suçlarını işledikleri gerekçesiyle mahkûm edildiler.
Söz konusu kişiler, toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdular. Adı geçen mahkemeler hak ihlali olduğuna karar verdiler. Ancak mahkûmiyet hükmü veren mahkemeler, hak ihlali kararlarını uygulamamakta ısrar etmektedirler. Anayasanın "hukuk devleti" ilkesini uygulamamak, TCK'nin 309. maddesini ihlal eder.

									
								
									7