Anayasa, geçim derdi ve yurttaş - Halil Sarıgöz
Hani meşhur bir söz vardır ya; "El alem gider Mersin'e, biz gideriz tersine" diye, sosyal, siyasal, kültürel her alanda bugün bu sözü maalesef yaşıyoruz... Takvimlerimiz 2024 yılını gösteriyor ancak zihinler ortaçağın düşüncesinden bir adım dahi ileri gidemiyor. Elbette genel konuşmuyorum, kimleri veyahut neyi kastettiğim malumunuzdur...
Dedik ya 2024 yılındayız, tabiri caizse "gâvur memleketler" uzay diyor, bilim diyor, bilmem ne diyor... Biz mi Asıl derdi ilk üç madde olup da sonradan çark edip, anayasanın ilk üç maddesinde sıkıntı yok ama ilk üç maddeyi değiştirilmez kılan dördüncü maddede sıkıntı var diyen bir zihniyetin söylemlerini tartışıyoruz...
ASIL NİYETÖzgürlükler şüphesiz önemlidir, her düşünce zaten düşünce olduğu için kıymetlidir. Düşünce özgürlüğünün sekteye uğraması durumunda buna ilk karşı çıkacaklar elbette gene bizleriz. Ancak ortaçağ batılından kendini sıyıramamış fikirler, düşünce değildir. Dertleri, özgürlükler falan hiçbir zaman da zaten olmamıştır. Bu nasıl bir zihniyettir ki devletin kurucu değerleri ve niteliklerini tartışmaya açmaya çalışmaktadır
Bu topraklarda 1808 yılından bu yana çeşitli anayasal metinler oluştu. 1808'deki Sened-i İttifak, 1839'daki Tanzimat Fermanı, 1856'daki Islahat Fermanı, 1876'daki Kanuni Esasi, 1921 Anayasası, 1924, 1961, 1982 Anayasaları, çeşitli dönemlerdeki referandumlara olan değişikler...
REJİMLE KAVGAYaklaşık 200-250 yıldır bu topraklarda çeşitli anayasal fikirler oldu. Hazırlanan hiçbir metin de normal olarak herkes tarafından beğenilmedi. Bu anayasa bize bol diyenler de oldu, bu anayasa hürriyetimizi boğuyor diyenler de... Elbette herkes her şeyi beğenmeyebilir, karşı çıkıp kabullenmek istemeye de bilir. Bu normaldir ancak bugünlerde konuşulan konuların bununla ilgisi yoktur. Anayasanın ilk dört maddesini tartışmaya çalışmak en basit tabirle utanmazlıktır. Bir kimsenin veyahut bir güruhun devletin rejimi olan Cumhuriyet ile Cumhuriyetin nitelikleriyle, devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, başkenti ve marşıyla derdinin olması korkunç bir durumdur.
Başta da dedik ya "nereye gidiyoruz" diye... "Ne yapıyorsunuz" diyoruz; "yol yaptık, stadyumlar yaptık, AVM'ler yaptık kısacası yüksek yüksek binalar yaptık" diyorlar. Yatırımlar elbette ki imar ve bayındırlık faaliyetleri açısından önemlidir bunu kimse reddetmiyor. Ancak önemli olan inşadan önce sosyal ve kültürel olanlardır.