Alacakaranlıkta bir Cumhuriyet - Prof. Dr. Cengiz Kuday
Cumhuriyet gazetemizin unutulmaz yazarı İlhan Selçuk'un aramızdan ayrılmasından çok kısa bir süre önce yanında bulunuyordum. İlhan Selçuk, ismimle hitap edecek kadar beni kendine yakın bulurdu. Ben de ona karşı aynı hisleri taşıyordum. Hatta kendisine yapılan önemli bir ameliyatta yanında bulunmuştum. Kendisi ülkemizin sorunlarını ve son zamanlardaki durumunu aramızdan ayrılmadan önce anlamış, bizlerden çok önce duymaya başladığı kaygılarını o dönemde paylaşmış ve Cumhuriyetimiz için çok endişe duyduğunu belirtmişti.
İlhan Selçuk çok vefalı, bilgin ve son derece ileri görüşlü bir insandı. Bana şöyle bir söz söylemişti: "Bu iş bitti artık." Ben hemen kendisine itiraz etmiş; aman efendim, nasıl olur bizim Atatürkçü, hepsi Mustafa Kemal'in askerleri olan güçlü laik bir ordumuz, devrimleri sağlayan, onları korumaya çalışan üniversitelerimiz, birçok eksikliklerine rağmen sağlam olduğuna inandığımız bir hukuk sistemimiz, devrimlere inanmış, laik Cumhuriyet değerlerine inanmış sivil halk kurumlarımız var, demiştim. Beni dinleyip başını sallayarak "Keşke yanılıyor olsam" demişti.
Haklıymış; Atatürk'ün nutkunda bizlere söylemek istediği endişelerde... Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetimizin yıllardır hırpalanmış ve değerlerinin unutulmakta olduğu endişelerinde haklıymış...
YOZLAŞMA HER ALANDANâzım Hikmet'in de aynı şekilde "Memleketimden İnsan Manzaraları" adlı kitabında bu yozlaşmanın daha o zaman başladığını şiirleriyle anlatmaya çalıştığını görüyoruz.
1935 yılıdır. "CHP Genel Sekreteri Recep Peker, CHP ile ilgili bir vesikayı Atatürk'e imzalatmaya getirdiğinde, Atatürk vesikanın üzerine 'partim' sözünü yazar. Peker, 'Paşam niçin CHP yazmıyorsunuz' diye sorar. Atatürk de 'Ne bileyim sonuna kadar CHP'nin benim partim olarak kalacağını' diye yanıt verir." (Falih Rıfkı Atay, Babanız Atatürk) Ne kadar haklı ne kadar ileri bir görüş...
Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet düşüncesi ve ilkeleri 1940'ların sonuna kadar ivme kaybederek sürmüş ve daha sonra da tükenme sürecine girmiştir. Biz ne yazık ki bu gidişatı göremedik. O zamanlar ordumuzun tümü Mustafa Kemal'in askerlerinden oluşuyordu. Ordumuz tümü ile Atatürk'ün ordusuydu. Yargımız tarafsız ve inanılırdı. Üniversitelerimiz, okullarımız devrimleri koruyan ve öğreten hocalarla ve bunları öğrenen, inanan ve uygulayan öğrencilerle doluydu.