Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz. Adalet, eşitlik, özgürlük ve dayanışma gibi evrensel sosyal demokrat ilkelerin hangi politikalarla yaşama geçirileceğini tarif eden bu metinler, aynı zamanda bir partinin kimliğini, meşruiyetini ve stratejik yönelişini belirler. Bugün CHP'nin hazırladığı yeni program taslağı tam da bu tarihsel çerçeveye oturan bir nitelik taşıyor. Üstelik yalnızca kapsamı ve içeriğiyle değil, zamanlamasıyla da kritik bir döneme işaret ediyor: Türkiye'nin çoklu krizler altında ezildiği, otoriter yozlaşmanın derinleştiği, ekonomik ve toplumsal dengelerin hızla çözüldüğü bir çağda, topluma "yeni bir yön" gösteren bir metinle karşı karşıyayız.
CHP'nin önceki programı 2008 yılına aitti. O dönemden bugüne yalnızca Türkiye değil, dünya da bambaşka bir yere evrildi. Dijitalleşme, iklim krizi, kitlesel yoksullaşma, emeğin güvencesizleşmesi, yükselen otoriter rejimler... Tüm bu değişimler sosyal demokrat partilerin politik çerçevelerini yeniden ele almasını zorunlu kıldı. Dünyada sosyal demokrat programların tarihsel önemini düşündüğümüzde; SPD'nin 1891 Erfurt Programı, İşçi Partisi'nin Beveridge Raporu etrafında şekillenen refah devleti vizyonu, İskandinav sosyal demokrasisinin uzun süreli toplumsal mutabakatları akla gelir. Elbette bu programlar, yalnızca dönemin sorunlarına çözüm aramadı; sınıfsal gerilimleri yatıştırdı, yurttaşlık bağını güçlendirdi ve demokrasiyi tahkim etti. CHP'nin bugün yaptığı şey, tarihsel olarak bu çizgide duran partilerin yaptığına son derece benziyor: Türkiye'de yeni bir toplumsal sözleşmenin temellerini atmak.
İDEOLOJİK BERRAKLIKCHP'nin mevcut programı 350 sayfayı buluyor ve okunması kadar anlaşılması da güç bir metne dönüşüyordu. Oysa çağdaş sosyal demokrat partiler günümüzde 80 sayfayı aşmayan, sade ve bütünlüklü programlar kullanıyor. Yeni taslak da bu evrensel standarda uyuyor. Ayrıntıdan arındırılmış, ideolojik netliği yüksek, uygulanabilirliği güçlü bir çerçeve sunuyor. Böyle bir dönemde toplumun aradığı en önemli şeylerden biri zaten budur: Netlik.
Bir sosyal demokrat parti için program, yalnızca ideolojik bir beyan değildir; aynı zamanda meşruiyetin kaynağıdır. Parti kimliğinin topluma nasıl anlatıldığını belirler, geniş seçmen kesimleriyle ortak bir dil kurulmasını sağlar ve partiyi kendi iç bütünlüğü içinde tutar. Bu nedenle yeni taslak, uzun süredir gereksinim duyulan ideolojik berraklığın temelini atıyor.
Sosyal demokrat bir program, yalnızca yüksek ideallerle yazılamaz; uygulanabilir olmalıdır. Bu da hem teorik hem de pratik açıdan üç temel gereklilik içerir: Toplumun değişen devinimlerine uyum, faydacılık ve ideolojik sadakat dengesi ve katılımcı demokratik mekanizmalar. Şüphesiz bahse konu bu ilkelerin tümü CHP'nin yeni program taslağında karşılık buluyor.

8