Yazmasını bilene her seçim sonucu bir doktora tezi gibidir. Büyük bir veri ortaya çıkar ve doğru bir metodolojiye sahip olursanız bu büyük veriyi analiz edip siyasal ve toplumsal değişimin fotoğrafını çekip analiz edebilirsiniz. Bu analiz bilhassa siyaset kurumu için gereklidir zira toplumun siyasetten beklentisinin ne olduğu, hangi siyasal stratejilerin ne ölçüde başarılı olduğu buradan görülür. Bütün bunların zeminini oluşturan toplumsal ve kültürel değişimin sosyolojik analizi de bu nedenle çok önemlidir.
Genelde herkes siyasal tartışmalara, polemiklere, adaylar ve kampanyalarla ilgili mevzulara çok gömüldüğü için sosyoloji ıskalanıyor. Toplumsal değişimi okumadan siyaset üzerine en ufak bir tartışma yapmanın, strateji oluşturmanın anlamsız kaldığı görülmüyor.
Ama zaten esas derdin bir seçim sonucu analizi olduğunu da zannetmiyorum. Çünkü pazar akşamından beri neredeyse kimse ne rakamlara dayalı bir analiz yapıyor, ne oy geçişlerini doğru değerlendiriyor ne de AK Parti oylarındaki düşüşü verilere dayalı bir şekilde analiz ediyor.
Çünkü esas dert çoğunlukla bu değil. Esas dert mağlubiyetin faturasını kendi hoşuna gitmeyen belli şahıslara ve gruplara mal edip tasfiye operasyonlarına girişmek. "Ben demiştim" temalı söylemlerle kendilerine de bir alan yaratmak.
Toplumsal değişimi dikkate almayan, sosyolojik bir analizi içermeyen, ekonomi-politiği gündeme getirmeyen seçim analizleri neticede aktörlerin iktidar mücadelesinin argümanlarına ve kliklerin birbirini tasfiyesi için kullandığı silahlara dönüşüyor.
Değerler, fikirler veya kavramlar üzerinden değil şahıslar ve gruplar üzerinden bir hedef gösterme ve itham etme telaşı yaşanıyor.
Hal böyleyken de seçim sonuçlarının gerçek bir değerlendirmesi yapılmadan, bir fikir üretme süreci yaşanmadan gelecek için ders çıkarılması da mümkün olmuyor.
O kadar ki zerre bir argüman ortaya koymadan birileri çıkıp bu durumu AK Parti'yi dizayn etmek için fırsata dönüştürmeye çalışıyor, kimi başarısızlıktan dolayı bazı kadınları hedef gösteriyor kimi köpeklerden bahsediyor. Memleketin en muhafazakar vilayetlerini bile CHP alırken kimileri de çıkıp "esas mesele AK Parti'deki Kemalistleşme" yorumları yapabiliyor. (Kemalistler bunu duysa ne der acaba!)
Elbette şahıslarla ve somut politikalarla ilgili genel bir değerlendirmeye ihtiyaç var. Elbette her kurumda başarısız olanların tasfiyesine ihtiyaç var. Ama meseleyi sadece şahıslara indirgemek sorunların esasına inmeyi engelliyor. Dahası "o zaman AK Parti 10 ay önce nasıl büyük bir zafer kazandı" sorusuna da cevap vermekten aciz kalıyor.