Kültürel hegemonya ve "tabii"

Uzunca bir süredir devam eden, benim de üzerine sık sık yazdığım "kültürel iktidar" tartışması seçim sürecinde ve sonrasında bazı oyuncu, şarkıcı sıfatlı insanların kullandığı mandacı nefret söylemleri neticesinde yeniden alevlenmiş durumda. Bu zihniyetin dizi ve sinema sektöründeki hakimiyetini, özellikle bazı malum dijital platformlarda sözde "Türk" yapımı sinema filmlerinde ve dizilerinde nasıl bir Türk düşmanlığı yapıldığını çeşitli zamanlarda bu köşede yazmıştım. Genel olarak kültürel iktidar konulu tartışmalar açıldığında Batı'nın ve Batıcıların sinema, dizi, medya, edebiyat, entelektüel hayat, popüler kültür, gündelik hayat, akademi ve dijital mecralardaki kültürel hegemonya biçimlerinden bahsediyoruz. Bunların inşa ve tahkim edilme biçimlerini haklı bir şekilde tartışıyoruz. Lakin bütün bunlar yapılırken hem bu hegemonya olduğundan daha mutlak, yenilmez ve nitelikli görülerek gözlerde büyütülüyor hem de (Gramsci'nin ifadesiyle) bir karşı-hegemonyanın oluşmasının toplumsal ve siyasal şartlarının oluşmaya başladığı fark edilemiyor. Bunun altında bir özgüven sorunu olduğu ve birtakım klişelerin sürekli tekrarlandığı yetmezmiş gibi ciddi bir sosyolojik analiz eksikliği de bulunuyor. Zira millî, organik kültürel üretimin yükseleceği toplumsal zemini oluşturan Türkiye'nin milliyetçi-muhafazakar kesimlerin orta-sınıflaşmaları ile yüksek eğitime, akademik hayata, medyaya entelektüel ve sanatsal faaliyetlere katılım düzeyleri sürekli artış gösteriyor. Diğer yandan da dünyada Batı eski kültürel, siyasal, ekonomik gücünü kaybederken Türkiye'deki uzantıları olan Batıcıların kültürel üretimlerinde de ciddi bir nitelik sorunu yaşanıyor. Elbette Türkiye'de devlet aygıtlarının önemli oranda Batıcıların elinden alınmış olması da bu noktada önemli bir faktör olarak bu sürece ekleniyor. Kuşkusuz bu hususta gidilecek çok yol, yıkılacak koskoca bir hegemonya gerçeği var. Ama yapılan iyi işleri de gösterilen önemli çabaları da vurgulamak, hegemonya mücadelesinin dinamik bir süreç olduğunu bilmek gerekiyor. Bundan bir süre önce "Batı'nın Kültürel Hegemonyası 'Tabii' ki yıkılacak" başlığıyla bu köşede ele aldığım TRT'nin dijital platformu "Tabii"yi tekrar ele almak, daha da fazla anlatmak gerekiyor. Tabii'de gerçekten nitelikli işler bulunuyor. Özellikle son dönemde çok fazla dikkat çeken, yukarıda bahsettiğim Batıcı kültürel unsurların da hedefinde yer alan Metamorfoz dizisi önemli bir iş olarak karşımıza çıkıyor. İzlerken bana Tarık Buğra'nın herkesin okuması gereken "Gençliğim Eyvah" romanını hatırlatan ve yakın geçmişimize dair önemli konuları gündeme getiren diziye emek verenleri ve özellikle de senaristlerden Mustafa Burak Doğu'yu kutlamak gerekiyor. Tabii'de dikkat çeken bir diğer çok önemli yapım da Mehmed Âkif'in mücadelesini anlatan "Akif"