İyi Parti'nin kimlik krizinin kökenleri

Son günlerde İyi Parti ile ilgili gündeme gelen akla hayale gelmeyecek iddialara, tartışmalara bakıldığında meseleyi bir siyasi magazin gibi yüzeysel olarak ele alanların çoğunlukta olduğu görülüyor. Bilhassa CHP medyasının ittifak yapmak istemeyen İyi Parti'ye karşı bu sorunları bir sopa gibi kullanmak istemesi hemen dikkatleri çekiyor. Lakin sadece CHP medyasında değil, millî medyada da bütün bu meselelerin zeminini oluşturan İyi Parti'nin esas krizine yeterince dikkat çekilmiyor.

Zira bugün İyi Parti'nin yaşadığı sorunlara, açığa çıkan (ve henüz çıkmayan) iddiaların çirkinliğine bakıldığında tüm bu tartışmaların aslında İyi Parti'nin bir parti olamayışına işaret ettiğini söylemek gerekiyor. Bu olmamışlık halinin lider-teşkilat-taban sistematiğinin oturmamasıyla; parti liderliğinin bu krizleri bu noktaya gelmeden yönetememesiyle; partinin herhangi bir ilçe teşkilatının değil de bizzat parti elitlerinin birtakım rezaletleri kamuoyunda gündeme getirmesinin ciddi bir elit meselesi oluşturmasıyla ve İyi Parti'nin CHP'nin operasyonlarına bu kadar açık hale gelmesiyle alakalı düşünmek gerekiyor.

İşte bu meselelerin kökenlerini anlamak için biraz da İyi Parti'nin kuruluşuna ve hatta daha öncesine gitmek gerekiyor. Bilindiği üzere İyi Parti'yi kuran veya sonradan İyi Parti'ye katılan kadroların çekirdeğini MHP'den ayrılanlar oluşturmuştu. MHP'yi yeterince milliyetçi bulmayıp, MHP'yi AK Parti'ye düşmanlık yapmadığı için eleştiren bir grubun İyi Parti'nin kurucu kadrosunu oluşturduğunu söylemek gerekiyor.

Bu kadronun önemli kısmının özelliklerine bakıldığında henüz MHP bünyesindeyken bile AK Parti'yi Türk milliyetçiliği geleneğinin kavramları veya söylemiyle değil de CHP veya Sözcü Gazetesi ile paralel bir söylemle eleştiren isimler olarak MHP tabanından ve teşkilatlarından ayrışmalarıyla dikkatleri çeken isimler olduğu görülüyor. 2007 Cumhurbaşkanlığı ve E-Muhtıra krizlerinde de 2008 başörtüsü yasağının kaldırılması için Bahçeli liderliğindeki MHP'nin Meclis'te vesayete karşı AK Parti ile omuz omuza demokrasi ve özgürlükler mücadelesi vermesi de bu kadronun önemli bir kısmının çok da istediği bir durum değildi. Dahası 17-25 Aralık'ta da FETÖ'nün medyası, bankaları kapatılırken de birçoğu CHP'lilerle kol kola bunu protesto etmişler, bu tavırlarıyla MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin millî muhalefet yaklaşımından farklılaşmışlardı.