Arap rejimleri zincirlerini kırabilecekler mi

Kardeşlerim neyi bekliyorsunuz

Uluslararası vicdan denen şeyi mi bekliyorsunuz

Hani neredeymiş o

Mescid-i Aksa sizleri çağırıyor.

Aksa'nın çığlıkları sizden gelmesi beklenen yardımlar içindir, kardeşim.

İçinde bulunduğu zorluklardan ve çilelerden kurtarmanız için sizleri çağırıyor."

Böyle diyordu Suudi Arabistan Kralı Faysal 1969 yılında... Kral Faysal'ın hikayesine döneceğim.

İçinden geçtiğimiz günlerde Gazze'de binlerce sivil öldürülüyor, İsrail katliam yapmaya devam ediyor. Bu katliamlara Batılı devletler destek verirken Arap devletleri ise kendilerinden beklenen tepkiyi gösteremiyor.

Şu an için Refah Kapısı'ndan yardım kamyonlarını göndermeye çalışan Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, askerî üniformayla açıklamalar yapan Ürdün Kralı Abdullah, İsrail'le normalleşme sürecini iptal edeceğini açıklayan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ve hastane katliamı sonrası ABD Başkanı Biden'la görüşmelerini iptal eden hepsi... Peki, bu tepkiler yeterli mi

Arap kardeşleri bebek, çocuk, kadın fark etmeden İsrail'in bombalarıyla kömür haline getirilirken Arap rejimleri neden çok daha etkili tepkiler göstermiyor, caydırıcı bir duruş ortaya koymuyor ve katliamın durması için Türkiye kadar bir çaba ortaya koymuyor

Başka bir şekilde soralım: Arap kardeşleri katledilirken neden Filistin konusunda Arap olmayan bir devlet olan İran kadar bile gündem olamıyorlar Elbette İran'ın hesapları farklı, samimiyeti de son derece tartışılır ama Arap devletleri neden bu kadarını bile yapamıyor

Üstelik kendi kardeşlerine yapılan katliamı gören 'Arap Sokağı'nın her an İsrail'e yönelik tepkisi, gerekli tepkiyi vermediklerini düşündükleri kendi rejimlerine yönelme ihtimali varken bile bu rejimler gereken sertlikte tepkiler veremiyorlar

Tüm bu pasifliğin bir bağımsızlık ve demokrasi meselesi olduğunu söylemek gerek. Demokrasiye dayanmayan, kendi güçlerini ve meşruiyetlerini kendi halklarından almayan, seçimle gelmemiş yönetimlerin ihtiyaç duydukları gücü tek yer de Batı hegemonyası haline geliyor. Batı'dan aldıkları destekle ayakta duran bu rejimler bağımsız bir aktör olmakta da zorlanıyorlar.

Demokratik seçimlerin yapılmadığı mutlak monarşilerin de askerî darbelerle iktidara gelmiş darbe yönetimlerinin de Batı'ya ve İsrail'e meydan okumaları bu nedenle zorlaşıyor. Öte yandan kendi halklarının bu pasifliğe karşı bu rejimlere karşı harekete geçmesi ihtimali de var ve bu tepkiler ancak Batı'ya ve İsrail'e karşı güçlü tepkiler verildiğinde yönetilebilir hale gelebilecek. Yani Arap rejimleri ciddi bir açmazda bulunuyor ve bu kısır döngüye dönmüş açmazı aşmak için cesur kararlar verip, İsrail'e karşı tavır almakta zorlanıyorlar.

Bu cesaretsizliğin arkasında tarihte yaşanmış bazı hadiselerin de payı bulunuyor. İsrail'e karşı cesaret gösterip iki defa İsrail'le savaşıp yenilmek bunlardan biri. Yalnız bütün bu yenilgilere rağmen sonrasında Enver Sedat Mısır'ının Sina'yı İsrail'den geri alarak kazandığı zafer de İsrail'in Hizbullah'a yönelik yaptığı harekatta yaşadığı hezimet de hatırlarda.