Spor Bakanımıza mesajımdır!..

Evet, bu yazıyı yazmayı çok düşündüm, ama sonunda yazmaya karar verdim; zira "68 yıllık meslek hayatım" bana "Yazmalısın, Öcal" dedirtiyordu...

Sayın Dr. Osman Aşkın Bak, sporun önemini de, ekonomisini de, yönetimini de bugüne kadar üstlendiğiniz görevlerde yakından yaşayıp geldiniz; Dış ekonomik İlişkiler Kurulundan, çeşitli kulüplerde ve federasyonlarda yönetim kurulu üyeliklerinden, başkanlıklarından, ticaret odalarından, nihayet daha önce de üstlendiğiniz bugünkü görevinize kadar...

Maalesef "büyük kulüplerimizin başkan ve yöneticileri" aralarındaki "sportif rekabet yarışmasını", çok açık olarak "tribün düşmanlığına kadar götürecek" bir kapışmanın tarafları oldular!

Bu kapışmada da, gene maalesef "Futbol Federasyonunu ve hakemleri 'ara' hedefe" koydular!

"Eleştiri" adı altında resmen ve alenen hakemler, hatta daha da ileri gidilerek Federasyon tehdit ediliyor...

Böylece "diğer spor branşlarının hakemlerine ve Federasyonlarına da gözdağı" veriliyor!

Ne yazık ki, "Futbol Federasyonu'nun Disiplin Talimatları yetersiz ve bu aleni tehditleri durduracak ağırlıkta" değil...

Verilen boykot ve para cezalarının "sinek ısırığından farkı" yok... Kimsenin de taktığı yok...

Bu başkan ve yöneticiler, sadece "futbolun başkan ve yöneticileri" değil...

Birçok branşında başkan ve yöneticileri... Yani bütünüyle sporun da yöneticileri ve başkanları...

"Sportif rekabet, tribün ve sokak düşmanlığına dönüşürken", bu durum doğrudan "Spor Bakanı" olarak sizi de ilgilendiriyor...

Spor teşkilatı olarak müdahale etmezseniz, çok daha kötü tablolar ortaya çıkacaktır...

Spor Teşkilatı olarak "öyle bir talimat yapmalısınız" ki, "bütünüyle spor kulüplerinin başkan ve yöneticilerini ikaz ihtar ceza köprülerine rağmen bu suçları işlemeye devam ettiklerinde" bakanlık ya da genel müdürlük içinde kurulacak bir "disiplin kurlu" ile "spor yönetiminden tamamen uzaklaştırmaya kadar uzanacak bir yetki donanımı vererek" uygulamaya sokmalısınız...

Yoksa Federasyonlar, "bu tehditlere karşı" daha fazla duramazlar ve de gidişatı durduramazlar...

"Rabbena hep bana" zihniyeti ne yazık ki, Üç Büyüklerin başkan ve yöneticilerini esir aldı; durdurulmalıdır!..

Bu arada, bir başka görüşümü de size ulaştırıyorum, spor da yazan bir gazeteci olarak, sporu seven bir T.C. vatandaşı olarak...

Bu sezon Fenerbahçe 56,8 milyon, Galatasaray 29,54 milyon, Beşiktaş 12,5 milyon avro bonservis bedeli ödeyerek Avrupa kupalarında başarılı olabilecek kadrolar kurdular. Buna karşılık maç naklen yayın gelirleri büyük ölçüde azaldı. Birçok başka spor branşında da yüzlerce sporcu besleyen ve Avrupa'dan ses getiren (Mesela çarşamba gecesi daha önce Avrupa Süper Kupası'nı kazanan Fenerbahçe Alagöz Holding, Euroleague Kadınlar A Grubu ilk maçında ağırladığı İspanyol Valencia Basket'i 30 sayı farkla 96-66 mağlup etti) takımlara sahip Üç Büyükler, "bütçe dengesini kurabilmek için" Ankara'ya, Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek'e başvurarak "vergi indirimi" talep ettiler. Gazete haberlerine göre Bakan Şimşek onlara "Transfer döneminde uçakların biri indi biri kalktı. Şov yaptınız. Şimdi vergi indirimi mi istiyorsunuz" demiş. Elbette "harcananlar bakımından görüşündeki haklılık payı büyük"; amma...