Okan Hoca, Sumudica'yı yenebilecek misin..

Galatasaray, dört günde bir deplasman, bir ev maçı oynadı. Önce, deplasmanda Trabzonspor'u 5-1 yendi. Bu maçtan sonra, "Galatasaray uzun zaman sonra, ilk defa 'dev kadrosuna yakışan' bir maç ve 'ikinci yarıdaki gibi' bir futbol oynadı" diye yazacaktım...

Ama "Yazımı, İstanbulspor maçını bekleyip, kendi stadında oynayacağı futbolu ve alacağı sonucu görerek yazayım" dedim ve bekledim...

İyi ki beklemişim; "Süper Lig'in uzak ara puan farkı ile sonuncusu durumunda olan" İstanbulspor... "Şampiyonluk yarışını Fenerbahçe ile puan puana yapan" Galatasaray'ı, hem de "onun evinde" perişan etti, "futbol" olarak... Kaç gol kaçırdı... Direklerden dönenler... İptal edilen ve Galatasaray lehine penaltıya dönüştürülenler... Gör de gör, yaz da yaz...

Galatasaray "3 puanı, üç 'duran top' vuruşu" ile üç gol çıkararak aldı; ikisi penaltı, biri, Erman Toroğlu'nun dakikalarca ekranda anlattığına göre, "IFAB kurallarında göre, '10 yard' mesafede, yani yönetmeliğinin metrik sistemdeki karşılığı olan '9,15 metrede' kurulacakken, hatta '11 metreden de uzağa kurulan barajı' geçerek atılan" bir serbest vuruş ile...Bilmem ki, Toroğlu'nun ekranda dakikalarca izah ettiği durum doğru ise "serbest vuruştan atılan ve sayılan bu gol, 'kural hatası' sayılarak, maçın tekrarlanmasına sebep olabilir" mi; ki, bana göre "doğru ise" olmalı!..

Yazımın başından beri anlattığım "Galatasaray için" bu acı tablo, her gece TV ekranlarında kurulan ve de "RTÜK kararına göre 'yapılmaması gereken hakaretlerle dolu' hakem infazlarına yeniden yavaş yavaş başlanması sürecine, 'ağır bir gecenin daha' eklenmesinin sebebi" oldu ve "Hakemler büyükleri tutuyor" yüklemelerine "bol keseden ve doğrudan yüklemeler yapılmasının" yolunu açtı...

21 maçta 14 mağlubiyet ile "15 gol atıp, 38 gol yiyerek" ancak 10 puan (3 puanı, sahadan çekildiği için ceza olarak silindi) çıkarabilen bir takıma karşı, hem de stadı tıklım tıklım dolduran taraftarını ve de TV başındaki yüz binleri "tıknefes ederek" kazanan bir Galatasaray, "nasıl şampiyon olacak ve UEFA Avrupa Ligi'nde nasıl kupaya uzanacak", söyleyebilir misiniz bizlere, ey Dursun Başkan, ey vekili Erden Timur ve de ey Okan Buruk Hoca, altını tekrar çiziyorum; söyleyebilir misiniz..

Bir Abdülkerim'in yokluğunda "defansın ne hâle geldiğini" görmek ve de "öyle bir dev kadronun lig sonuncusu önünde, kendi evinde, galibiyet alabilmesi için İcardi'nin sahaya inmesine ve de Kerem Aktürkoğlu'nun 'titreyip, kendine dönmüş olmasına' ihtiyaç duyulması" ne anlama geliyor, sizler için; söyleyin bizlere; "olacak şey mi.."

Bu arada bir sorum var, Okan Hoca'ya; "Sumudica'nın Gaziantep FK'sını yenebilecek misin.."

Ve nihayet, hataları ve sevapları ile maçı bitiren ve Deniz Çoban'a "Bütün kararlar doğruydu" dedirten hakem Bahattin Şimşek için de iki cümlelik bir sözüm var; "Kutlarım seni; 'bu kadar kötü niyetli, bir dokunuşta hastanelik olmuş gibi yerlere yatan, kıvranan futbolcular' ile dolu" bir maçı bitirdin... Helal olsun!..

Doğru ise... Hayırlı olsun...

Dün sabah gazetelerde okuduğum haberler doğru ise, Galatasaray "sol bek için" eski Beşiktaşlı Rıdvan Yılmaz'ı, Beşiktaş da, "stoper için" Fenerbahçe'nin talip olduğu Çağlar Söyüncü'yü alıyormuş... Transferler tamamlanırsa, Galatasaray da, Beşiktaş da, "ara transferin 'en iyi adımlarından birini' atmış ve defanslarındaki en büyük gedikleri kapatmış" olacaklar; hayırlı olsun...