Çebi ile "Güneş" doğmadı!..

Hey gidi hey... Şampiyonlar Ligi'nde gruplardan namağlup lider çıkan Beşiktaş nerede... Konferans Ligi'nde 1 puanla grup sonunculuğuna yerleşen Beşiktaş nerde...

Ya Süper Lig'in daha dörtte biri oynanmamışken, liderden 11, ikinciden 9 puan geriye düşen ve 16 puanla, Adana Demirspor'un da altında 4'üncülükle yetinen Beşiktaş'a ne demeli

Daha da acısı, "adını söylemekte zorluk çektiğimiz" Norveç ekibi Bodo Glimt önünde "çok kötü bir futbolla alınan net mağlubiyet" sonrası, basın toplantısında "Teknik direktör yardımcısının da yardımcısı tarafından temsil edilmesine ne demeli..

Kimdir bu tablonun sorumluları; elbette başta başkan Ahmet Nur Çebi... Sonra istifa edip giden teknik direktör Şenol Güneş... Sonra, UEFA Pro Lisansı olmadığı için "teknik sorumlu" olarak sahaya çıkan Güneş'in yardımcısı Burak Yılmaz...

Elbette, yönetim kurulu ve de çoğunlukla "Gidişin kötü olacağı anlayarak tepki koyan" tribünlere kulaklarını tıkayıp, Çebi'den, Güneş'ten hesap sormak yerine, 'başta kalmaları için' destek veren" Beşiktaş medyası...

Çebi - Güneş ikilisi, "takımla uğraşacaklarına, takımın eksik gediklerini tespit ederek, gerekli tedbirleri alacaklarına", ne yazık ki, hakemlerle, Merkez Hakem Komitesi ve de Federasyon'la mücadeleyi seçip, "işlerin içinden çıkılmayacak hâle geldiği bir süreçte, nihayet "yapılması gerekeni yaptılar" ama geç kalmışlardı... Güneş bırakıp gitmişti; Çebi'nin se "koltuğu bırakmama düşüncesi" olduğu basına yansımış ve de başkan o haberleri yalanlamamıştı...

Üst üste gelen Galatasaray ve Bodo Glimt mağlubiyetlerinden sonra, "tepkilere direnmek ve kongrede yeniden aday olmak" ihtimali de neredeyse sıfırlanmıştı.

Hatalı ve eksik bir transfer politikası da, "acı gerçeği ile" ortaya çıkınca, Burak Yılmaz'a da yapacak pek bir şey kalmamış, Pro Lisansı olmadığı için Norveç'teki kötü futbol ve sonucun sorgulanacağı basın toplantısına çıkamamış, o görev yardımcının da yardımcısı Hari Vukas'a kalmıştı...

Kalmıştı da, bu tablo 120 yıllık Beşiktaş'a yakışmış mıydı

Kongrede "Kim başkan olacak" sorusu Beşiktaş gündeminin başına yerleşti ama asıl soru "Seçilenin Beşiktaş'ı nasıl kurtarabileceği" idi...

Kendimizi aldatıyoruz...

Bir zamanlar salonlarda önüne geleni yenen ve "Yenilmez Armada" ünvanını alan Galatasaray Basketbol Takımı vardı; bugün önüne gelene yeniliyor ama "Galatasaray TV hâlâ "Yenilmez Armada" demeye devam ediyor...

Bir zamanlar "12 Dev Adam vardı"; Türk Millî Basketbol Takımı... Dünya ikinciliğine kadar çıkmıştı. Bugün önüne gelene yeniliyor ama TV'lerimiz hâlâ "12 Dev Adam" diyor!.. Ortada "Yenilmez Armadalık" da, "12 Dev Adamlık" da kalmadı; neden kendi kendimizi aldatmaya devam ediyoruz..

İtirazı olan var mı

Kimse kızmasın, gücenmesin; Galatasaray'ı "İcardispor", Beşiktaş'ı "Aboubakarspor" yapan hocaların durumu ortada, Fenerbahçe'yi "Fenerbahçe gibi oynatan" hocanın durumu da ortada!..

Galatasaray taraftarını "tıknefes" yapıyor, Beşiktaş "Çabalama kaptan ben gidemem" diyor; Fenerbahçe "Tıkır tıkır" yoluna devam ediyor... Ve de "farklar" sahalarda da, sayfalarda da, ekranlarda da, puan cetvellerinde de fark ediliyor...