"Sarp yokuşun ne olduğunu bilir misin"

Nedense insan, başıboş yaratılmadığını unutur.

Hayatın sadece oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu sanır.

Oysa dünya hayatı, oyun ve eğlenceden ibaret sanılsa da yaratılmışların en şereflisi insan hayatı, oyun ve eğlenceden ibaret olamaz!

Kıyâme 36'da "İnsan, kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanır" buyurularak bu hususta insanın yanılgıya kapıldığı, kendisini kandırdığı haber verilir.

Dünya hayatı, ebedi ve gerçek ahiret hayatı için sadece bir geçiş ve sınanma yeridir.

Doğrudur, insan kolay olmayan, zahmetli ve meşakkatli bir hayat için yaratıldı. Fakat verilen meziyet itibariyle buna güç yetirecek kıvamdadır.

Bugün, müminlerin her yıl eda etmekle müşerref oldukları, başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem ateşinden kurtuluş olan ramazanın dördüncü günü.

Ne mutlu bugünleri manasına uygun idrak edene!

Ramazan, Kur'an'ın kendisinde nazil olduğu aydır...

Ramazan ayı, oruç tutma ayı olduğu gibi Kur'an'ı okuma, anlama ve hayata taşıma ayıdır aynı zamanda!

Fakir-fukarayı, yetim ve kimsesizleri koruyup-kollama ayıdır keza

Beled Suresi

Kur'an'ın Mekke döneminde inen surelerinden biri de 20 ayetten müteşekkil olan "Beled Suresi"dir.

Bu sure, değinmeye çalıştığımız birçok hususu özetler niteliktedir.

Gelin beraber bu sureyi anlamaya ve hayatımıza yansıtmaya çalışalım.

Surenin başında, sureye de isim olan Mukaddes belde olan Mekke'ye yemin edilerek giriş yapılıyor. Efendimizin de (s.a.s) bir sakini olduğu belirtilen belde

"Yemin ederim şu beldeye; Senin de içinde oturmakta olduğun o kente; Ana babaya ve bunlardan meydana gelen çocuklara!"(1-3)

Sonra Rabbimiz insan hayatının zahmetli olduğunu haber vererek insana verilen nimetlerin sadece bir kısmını şöyle hatırlatıyor.

"Hiç kuşkusuz biz insanı zahmetli bir hayat için yarattık.

O, hiçbir kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor

"Pek çok mal harcadım" diyor.

Onu kimsenin görmediğini mi sanıyor

Ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi

Ve ona iki yolu göstermedik mi"(4-10)

İnsan, yaratılışını, verilen nimetleri ve en önemlisi kendisini ve bu nimetleri yaratanı göz ardı ederek kendisinden başka güçlü bulunmadığını düşünür.

Verilen nimetlerin sahibini ve ne için verildiğini düşünmez de boşa tükettiği malıyla övünür durur.

Sadece bedeninde verilen şu birkaç nimeti de mi göremez

Ve bu nimetleri görmeyi sağlayacak iki göz, onları konuşacak bir dil, iki dudak, bunları da mı kimin verdiğine bakmaz!

Buna rağmen kendisini kimsenin görmediğini nasıl düşünebilir

Rabbimiz, insana, cennete veya cehenneme götürecek iki yol gösterdiğini de açıklıyor.

Büyük nimet olan akıl sayesinde cennete gidecek yolu tercih etmesi beklenirken, nimetle bezenen insanın zoru göğüslemeye yanaşmadığını haber veriyor Rabbimiz.