Vicdan toplumun aynasıdır!
Nusret Reşber
"Terim olarak vicdan, insanın içinde bulunan ahlâkî otorite, ahlâkî değerler ve eylemler hakkında hüküm verme ve yargılama yeteneğini ifade eder.
Kur'ân-ı Kerîm'de vicdan kelimesi geçmemekle birlikte birçok âyette insanda bulunan ve onun iradî fiillerini ahlâk ölçülerine göre denetleyen, iyilik yapmaktan sevinç, kötülük yapmaktan ıstırap duyan bir ahlâkî melekeden söz edildiği, tövbenin de böyle bir vicdanî hesaplaşmanın ürünü sayıldığı görülür" (DİA)
Toplumu meydana getiren fertlerin ahlâkı ne yöndeyse geleceğine o yönde ayna tutar. Verdiğimiz terim doğrultusunda ilerlediğimizde, toplumun ekseriyeti iyilik yapmaktan sevinç duyuyor, kötülük yapmaktan rahatsızlık duyuyorsa o toplumda hâlâ umut var. Aksi mevcutsa toplum olmaktan çıkmıştır; herkesin,diğerinin kuyusunu hatta mezarını kazdığı, hayvani duyguların ötesine geçtiği vahşi bir yaşamdan söz edilebilir ancak.
Böyle bir toplumun içinde nefes almaya, düze çıkmaya çalışan fertler, acilen kendi durumlarını gözden geçirmekle, yanlışlarını düzeltmekle işin içinden çıkabilirler.
Herkes suçu başkasına atarak bu bozuk çark düzelmez!
Hele hele bu durumda kendi tercihlerimizle, başa getirdiğimiz ve bizim aynamızyansımamız olan devleti, devlet erkânını suçlamaya hiç kimsenin hakkı ve haddi yoktur, olmamalı.
Zira biz neysek, (iyi-kötü) bizi idare eden mekanizma da o olabilir; başka bir şey beklenemez!
Bazen olumsuzluklarımızın suçunu (hâşâ) Allah'a da havaleettiğimiz olur. Bu da insanoğlunun en büyük hadsizliği
Oysa biz iyi olduğumuzda rahmet ve merhameti her şeyi kuşatan Rabbimiz ne diye iyi durumumuzu kötüye tebdil etsin ki! Ayette de öyle buyrulur:
"Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir."(Enfâl 853)
Gelinisterseniz oluşturduğumuz toplumu biraz örneklendirelim.
Ahlâki değerlerden nasıl uzaklaşılan bir topluma sahip olduğumuzu bir kez daha hatırlayalım.
Özellikle medyada yansımasını sıkça gördüğümüz şu klasik duyurureklamlarla başlayalım.
" Firmasında inanılmaz indirimler! İndirimleri kaçırmayın!
Fırsat kampanyalar!"
Sosyal medyada faaliyet gösteren firmalar olsun ya da semtine göre fiziki varlıklarına mahkûm olduğumuz belli ve sayılı alışveriş merkezlerimarketler olsun. Bu reklamlarla sürekli göz boyamaya devam etmekteler.
Medya da (ne yazık ki en duyarlıları dahi) bundan para kapmak için bunların göz boyamalarına alet oluyor.
Oysa değişen hiçbir şey yok!
Evet, hiçbir kampanya gerçek değil.
Devletin görünenler de, tamamı veya bir kısmı vakıf olanlar da aynı taktiği sergiliyor.
Fiyatları üç yukarı çekiyorlar, sonra bir tık aşağı çekiyorlar ve buna kampanya diyorlar.
Satılmadı mı
Bu sefer beş yukarı, bir aşağı ve yeni bir (b)indirim oyunuyla eski fiyatların da gelemeyeceğine vatandaşı alıştırıyorlar.
Hele bir de bozulacak gıda gibi bir ürünse, onu ya geri dönüşüme sokup ya da farklı bir taktikle tekrar raflara sunuyorlar.
Halkın cebi, sağlığı kendilerine mahkûm olan, vicdan ve ahlaktan nasibi olmayanlarla aynı toplumu paylaşıyoruz!
Araban bozulur veya tamir gerektirir Birkaç yere sormadan vicdanlıinsaflı birine düştüysen ne âlâ. Değilse, birkaç yere sorma ihtiyacı hissettiğinde aradaki açgözlülüğün ne kadar uçurum olduğunu o zaman anlıyorsun.
Bir ustanın 10 bin istediğine diğeri 30 bin istiyor.