Şehadet, her çağın zorbalarına karşı koymanın semeresidir!

Şehadet, her çağın zorbalarına karşı koymanın semeresidir!

NUSRET REŞBER

İnsanlık tarihinin her döneminde Yaratıcı yerine kendilerini takdim eden, kendilerini tebaalarına ilah (ibadet edilen) gösteren bozma tanrılar çıkmıştır.

Her sahte ve bozma tanrıların karşısına da mutlaka onlara karşı koyan, elleriyle yaptıkları putları baltalayan bir İbrahim dikilip, hakkı suratlarına haykırmıştır.

Çağın sahte ilahları, tebaalarını kaybetmemek, sahte düzenlerini yitirmemek için kendilerine karşı hakkı haykıran muvahhidleri hep yok etme yoluna gitmişler.

Tevhidi omuzlayanlar, tarihten bugüne sinmek, bitmek, unutulmak yerine, her çağda daha da filizlenerek gövdeleri üzerine dikilmişler!

Çağın tanrıcıkları, tarihin karanlık çöplüğünde adlarıyla silinip giderken, isimleri bile anılmazken, sadece yaptıkları zulüm ve vahşetleriyle adları hatırlanıyor.

Zulümle, vahşetle yok edilmek istenenler ise gelen yeni nesillerde adlarıyla, ruhlarıyla ve Hak davalarıyla tazeliğini koruyarak canlılığını sürdürmektedir.

Yasin suresinde gönderilen elçilerden bahsedilir. Şehir halkı gönderilen iki elçiyi inkâr edip zorbalık yapınca Yüce Allah, üçüncü bir elçi gönderir.

"Elçiler, "Rabbimiz biliyor ki" dediler, "Biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz. Bize düşen, açıkça tebliğ etmekten ibarettir."

Gönderilen elçiler reddedilip, linçe tabi tutulunca,

"O sırada şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi; şöyle dedi: "Ey kavmim! Bu elçilere uyun. Sizden bir ücret istemeyen o kimselere tâbi olun; onlar doğru yoldadırlar" diyerek hakkı kabul ettiğini ikrar edince, taşlayarak şehid ettiler.

Allah, o şehidin, Rabbi katındaki durumunu şöyle haber verdi:

"Ona, "Cennete gir" denildi(ğinde). "Rabbimin beni bağışladığını ve güzel biçimde ağırlananlardan eylediğini keşke kavmim bilseydi!" dedi." (Yâsîn 16-32)

Elçilerin davetini geri çevirmediği için kavmi tarafından şehid edilen müminin ifadesinden, tüm Hak Davetçilerinin, şehitlerin mesajını da öğrenmiş oluyoruz:

"Sizden bir ücret istemeyen bu elçilere tâbi olun; onlar doğru yoldadırlar."

ŞUBAT, ŞEHADET AYIDIR

İslam Tarihinin her safhası, iz bırakılan dünyanın her karış toprağının şehidlerin kanıyla sulandığını, "Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!" mısralarında geçtiği gibi biliriz.

Şubat Ayı geldi mi her tarafımız adeta şehadet âşıklarının kokusuyla tüter!

Tabii Şehid, mefhumundan uzak, kuru bir dava uğruna, inancı ne olursa olsun, öldürülen ve adına şehit denilen yalın bir kavram değildir elbet!

Şehid; Allah yolunda öldürülen Müslümanı tanımlayan dini bir kavramdır.

Ki, o zaman şehid için ölü de denilemez!

"Allah yolunda öldürülenler için "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz." (Bakara 154)

Şehid, bazen sadece Hakk'a teslimiyetini gösterdiği için, ruhunu öz kardeşinin saldırısıyla Allah'a teslim eden Habil'dir.

Bazen babası tarafından, örtündüğü ya da sakal bırakıp namaz kıldığı için öldürülen, Dr. Cevahir Çağlar misali bir fidandır.

Kimi zaman zalimlerin sistemlerini eleştirdiği için öz yurdunda türlü mahkûmiyetlerle cezalandırılıp, yurdundan koparılıp ABD diyarlarında, hapishanelerde ömrü tüketilmeye terkedilen, 79 yaşında işkencelerle şehid edilen Prof. Dr. Şeyh Ömer Abdurrahman gibi bir âlimdir.

Bazen, ırkçı ve zalim diktalara, benim de sizin kadar yaşama hakkım var, deyip, Beytullah'da İbrahim misali tevhidi, İslam kardeşliğini yakaladığı için kendi ırkdaşları tarafından 40 yaşında öldürülen