"Ey İnananlar! Yahudileri ve Hristiyanları dost olarak benimsemeyin, onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlara dost olursa o da onlardandır..." (Mâide 51)
Şunu hemen belirtmeliyim!
İnsan (veya cin), yoldan sapmadığı müddetçe, Rabbine asi olmadıkça en iyi kimsedir.
Ancak yaratan Rabbinin koyduğu ölçüler istikametinde hareket etmesi gerektiğini unuttuğunda ise en kötü varlıktır!
Velev ki Allah'a isyan bayrağı açan, O'nun emir ve yasaklarını çiğneyen peygamber de olsa Allah'ın dostluğunu kaybetmiş olur. Ki; hiçbir peygamber Allah'a isyan etmemiştir!
Allah böylelerinden inayetini, himayesini kaldırır; onları düşman bilir.
Şeytanın durumu böyledir mesela. Önceleri melekler arasında, yüce makamlarda değer bulduğu halde Allah'ın rızasını kaybetmiş Allah'ın en azılı düşmanı durumuna düşmüştür!
Ehli kitap da öyle Bugün dahi seçilmiş olmakla övünen ve bununla insanlığa kan kusturan ehli kitaptan başkası değil.
("Ey İsrâiloğulları! Geçmişte size verdiğim nimetimi ve sizi diğer topluluklara üstün kıldığımı hatırlayın." (Bakara 122) Ayette de belirtildiği üzere Allah bunları diğer milletlere üstün kıldığını haber veriyor. Ancak onlar zamanla üstün ırk olma özelliğini kaybettiler. Onunla da kalmadılar, lanetlendiler
Ayette de bu belirtiliyor zaten.
Hatırlayalım! Dün melek gibi görülen, kimseye zararı dokunmayanlar, bir karıncayı dahi ezmeyenler de vardı bu ülkede
Ne oldu sonra
Hırs ve tamahları sebebiyle yüzlerce kişinin katili sayılıncaya kadar öyleydi. Evet, hırs ve kibirleri, açgözlü oluşları, "her şeyi biz daha iyi biliriz, her yerde bizim adamımız var" deyişleri gözlerini kör etti ve şimdi 100'lerce kişinin katilidirler! Sonra bugün, hiçbir şey olmamış gibi, "neden bizi terörist görüyorlar" diyorlar ve halen geçmişteki hizmetlerini önümüze sürüyorlar.
Oysa o hizmetli günleriniz geride kaldı. Neticeye bakılır, geçmişe değil!
Evet, insanlık tarihi boyunca yüce Allah, insanların yaşamlarına uygun kanunlarşeriatlar gönderdi.
Fakat insanlar, Allah'ın indirdiği bu nizamları, görevli gönderilen yüzlerce peygambere rağmen her seferinde tahrif ve ifsat ettiler.
Allah'ın, "Sakın şeytanın peşinden gitmeyin; çünkü o, apaçık düşmanınızdır." (Bakara 208), "Ey Âdemoğulları! Tıpkı atalarınızın cennetten çıkarılmalarına yol açtığı gibi, Şeytan'ın sizi de ayartmasına izin vermeyin" (A'râf 27) uyarılarına rağmen âdemoğulları şeytana tabi oldular. İstek ve arzularını ilah edindiler.
"İyilik ve (Allah'tan korkma olan) takva üzerine yardımlaşın, yarışın" emrinin tersi istikamette kötülükte, Allah'a isyanda ve düşmanlıkta bir araya gelmeyi tercih ettiler.
Ve ne gariptir ki, bakıldığında, Allah'ın gönderdiği yaşam tarzına zıt istikamette gidenlerin hepsi, dinli-dinsiz batıl gidişatlarında birleşmeyi tercih ederlerken
Allah'ın en son gönderdiği ve kıyamete dek tahrif edilemeyecek en geçerli dine inanan Müslümanlar da birbirleriyle kin ve düşmanlık yarışı içine girdiler. Farkında veya olmadan zillete bürünmeyi tercih ediyorlar.
Özellikle son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'den bu yana İslam'a ve Müslümanlara düşmanlıklarını artıran Yahudi ve Hıristiyanlar, birbirlerine karşı gibi görünseler de her seferinde görülmüştür ki düşmanlıkta, vahşette birlik içindeler.