"Lekum dînukum veliye dîn"
NUSRET REŞBER
İslam Öncesi Din Anlayışı
İslam peygamberi Hz. Muhammed'in (s.a.s.) gönderildiği Arap Yarımadası'nda puta tapıcılık yaygındı. Hz. İbrahim'in (a.s.) getirdiği Hanîf Din'in kalıntılarına yer yer rastlanılsa da yok denecek kadar çok azdı.
Ehli Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler de Allah'ın Hz. Musa ve Hz. İsa'ya gönderdikleri kitapları tahrif etmiş, Allah'ın gönderdiği dinle hiçbir alakası kalmamıştı.
Ehli Kitabın sapkın hali ayette şöyleydi:
"Yahudiler, 'Üzeyr, Allah'ın oğludur' Hıristiyanlar ise, 'İsa Mesih, Allah'ın oğludur'" diyorlardı.(Tevbe 30)
Müşrikler de atalarından kendilerine tevarüs eden, fazilet atfettikleri veya saygı duydukları, Allah yanında (kendilerince) saygın bildikleri kimselerin putlarına tapıyorlardı. Kur'an'da bunların da halleri şöyle anlatılır:
"Böyleyken, sanki kendilerine bir yardımı dokunacakmış gibi, kalkıp Allah'tan başka ilâhlar edindiler." (Yâsîn 74)
"Aslında bu putlar, sizin ve atalarınızın uydurduğu birtakım kuru isimlerden, gerçekliği olmayan boş lafızlardan ibarettir. Allah onların ilâhlığı hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Dolayısıyla bunlara tapanlar, başka şeye değil sadece kuruntuya ve nefislerinin arzularına uymuş olurlar. Halbuki onlara Rableri tarafından doğru yol rehberi olan Kur'an ve Peygamber de gelmiş bulunmaktadır." (Necm 23)
KUR'AN VE SÜNNET'İN ANLATTIĞI DİN
Hal böyleyken Allah Teâlâ, peygamberini son ilâhî kitapla gönderdi.
Ancak gelen yeni peygamberin çağırdığı Hak Din'e ne müşrikler ne de Ehli Kitap kabule yanaşmadı.
Oysa özellikle Yahudi ve Hristiyanlar, yeni bir peygamberi dört gözle beklemekteydiler.
Gelen yeni peygamberle güç kazanacaklardı. Ona tabi olup diğer milletlere Onunla üstünlük sağlayacaklardı.
Ve çağrıları da bu yöndeydi: gelin "Yahudi ve Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız" diyorlardı.
Zira Yahudiler Hz. İbrahim'i Yahudi, Hristiyanlar da onu Hristiyan kabul ediyor, aralarında bunu tartışıyorlardı
Ama Allah CC. gönderdiği son peygamberiyle, Ona indirdiği Kur'an'la hem o günün Ehli Kitap olanları hem de müşriklerin iddialarını yalanladı. Ve hak dinin tarifini şöyle haber verdi:
"De ki: "Hayır, hakka yönelen İbrahim'in dinine uyarız. O, Allah'a ortak koşanlardan değildi." (Bakara 135)
İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hristiyan'dı. Fakat o, hanîf (Allah'ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir Müslümandı. Allah'a ortak koşanlardan da değildi. (Âl-i İmrân 67)
Ve Hz. Peygamber, hayata gözlerini yumuncaya kadar, Allah'ın yüklediği, İslam Dinini tebliğ etme görevini yaşayarak görevini tamamladı.
Ne tebliğ hayatında ne de emredildiği istikamette yaşama mücadelesinden bir zerre geriye adım atmadı.
Allah'a kulluk görevini bihakkın yerine getirdi ve sahabesine de aynısını yaşamayı, taviz vermeden anlatmayı emretti.
Getirdiği hak davadandinden taviz verme tekliflerinin hiç birisine de meyletmedi, buna fırsat tanımadı.
İçinde bulunduğu toplumun hastalıkları olan başta Allah'a şirk koşmayı terk etmelerini anlattı.
Sadece Allah'a (hiçbir şeyi, hiçbir surette ortak koşmadan) ibadet edilebileceğini anlattı.
Yardımın ancak Allah'tan istenebileceğini, rızkı verenin ancak Allah olduğunu insanlara tebliğ etti.
Zinayı ve zinaya giden bütün yolların İslam'da yasak olduğunu haykırdı ve o yolları kapattı.