İslam ümmeti dünyanın kalbidir!

İslam ümmeti dünyanın kalbidir!

NUSRET REŞBER

Mahlûkatın en şereflisi insandır. İnsanın da en şereflisi Allah'a tam bir iman ile bağlı olan muttaki kimsedir.

İnsanın diğer mahlûkata nazaran şerefli kılınması, Allah'ın yeryüzünü imar ve inşâda tevdi ettiği temsiliyet ve kulluk sebebiyledir.

"De ki: 'Kulluğunuz ve niyazınız olmasa Allah size ne diye değer versin!' " (Furkân 2577)

Meleklerin, ilk insanın yaratılması sırasındaki suallerinden de bunu anlamaktayız. "Hani Rabbin meleklere 'Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım' demişti. Onlar, "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın demişti" (Bakara 230)

Zira melekler de biliyorlardı ki daha önce yeryüzünde fesat çıkaran, birbirlerinin kanlarını döken cinler misali bir varlık Allah'ın halifesi olamaz!

Ki zaten yüce Allah da öyle buyurmaktadır:

"Andolsun Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebur'da da: "Yeryüzüne iyi kullarım vâris olacaktır" diye yazmıştık."(Enbiya 21105)

Yeryüzünü imar ve inşâda tek mirasçı, Allah'a iman eden, "Günah ve haksızlıkta değil, İyilik ve takvâda yardımlaşanlar" (Mâide 52) olacaktır.

Allah'ın vasıfladığı halife, "mahlûkatın en şereflisi" olarak yarattığını belirttiği ve bu doğrultuda hareket eden insandır. Böylesi, Allah'ın sevgisine mazhardır. "Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler" (Mâide 554)

Allah'a kulluktan uzaklaşanları, inkar ve ifsatlarıyla yeryüzünü yaşanmaz kılanları Allah affetmez ve onlara sevgi beslemez!

Onların yeryüzünü idare etmelerini de istemez, buna fırsat verilmemesini ister. Nitekim Allah, inkâr ve isyanda yarış halinde olanların, yaşamları ne kadar anlı şanlı, sözleri ne kadar sihirli olsa da insanlığa ve tabiata hiçbir fayda sağlamayacaklarını ezeli ve ebedi ilmiyle bilmekte ve haber vermektedir:

"İnsanlardan öylesi vardır ki dünya hayatı konusundaki sözleri senin hoşuna gider; o, hasımların en yamanı olduğu halde kalbinde olana Allah'ı şahit de tutar. (Hâlbuki) İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar. Allah ise bozgunculuğu sevmez." (Bakara 2205)

İnsanlık tarihi boyunca görülmüştür ki, Allah'a inanan kullar, idare ve gücü ellerinde bulundurdukları zamanlarda ekseriyetle yeryüzü mamur olmuş, tüm insanlık huzur, barış ve refah içinde yaşama fırsatı yakalamıştır. Haliyle tüm evren de bundan nasiplenmiştir.

Ancak Allah'a, O'nun peygamberlerine ve ilâhi buyruklarına kafa tutanlar da ne zaman gücü eline geçirmişlerse hayata kan kusturmuşlardır; küçük bir azınlık hariç insanlık sefaletle, zulüm ve vahşetlerle boğuşmuştur.

Bu sebeple, insanın bedeni için kalbi ne önemdeyse mümin de tüm insanlık için o konumdadır.

Allah Resûlü (s.a.v.), kalbin bedendeki konumunu şöyle özetler:

"Bilin ki! Vücutta bir et parçası vardır ki o, iyi (doğru ve düzgün) olursa bütün vücut iyi (doğru ve düzgün) olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Bilesiniz ki! O, kalptir."

"Müslüman, mümin asla hata işlemez, kusursuzdur!" demiyoruz, öyle bir iddiamız yoktur! Ancak en hatalı mümin dahi bir münkirden kat kat insaflıdır ve üstündür.

Allah'a ve bütün peygamberlere inanmış biri, imanı olduğu müddetçe hatalarını telafi etmeye meyyaldir. Zira imanı bunun dışında hareket etmeye müsaade etmez!