Hesap günü iyice yaklaştı!

Hz. Ömer (r.a.), halife seçilince kendisine, adaletle hükmetmesi, haktan ayrılmaması ve ölümü hatırlatması için ücret karşılığında bir adam tuttu. Ona; "Her sabah kapımı çalıp, 'Ölüm var ey Ömer, ölüm var!' diyeceksin ve bunun karşılığında da bir altın alacaksın" dedi.

İyi bir iş bulmanın sevinciyle o kişi, her sabah Ömer'in kapısını çalıp, "Ölüm var ey Ömer, ölüm var!" diyerek uyarısını yaptı ve bir altınını almaya devam etti.

Bunun üzerinden aylar geçti, adam yine Hz. Ömer'e ölümü hatırlatmak üzere kapısına geldi. Ömer kapıyı açıp, adamın konuşmasına fırsat tanımadan: "Al bu ücretini ve bundan sonra gelmene gerek yok", deyince adam şaşkınlıkla sebebini sordu. Halife Ömer, "Zira bu sabah aynada saç ve sakalımda aklar gördüm. Ben her sabah çoğalan ak telleri gördükçe o sözü kendi kendime hatırlayacağım..." diye cevap verdi.

Evet, Hz. Ömer örnekliğinde insanın ölümlü bir dünyada yaşadığını, bir gün tükettiği bu hayatının son bulacağını ve bundan en ince detaylarına kadar hesaba çekileceğini bilmesi, hatırlaması büyük bir nimettir.

Zira bu nimet sayesinde insan kendini kontrol edebilecek, neyi yapıp yapmayacağını daha iyi hesap edip, ölçülü yapacaktır.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), "İnsana vaiznasihatçi olarak ölüm yeter" buyuruyor. (Beyheki)

Ve yine şöyle buyurmuştur: "Kabirleri ziyaret ediniz; çünkü ziyaret ölümü hatırlatır" (Müslim Sahih)

İnsanın yaşadığı hayatı bilinçli ve dengeli yaşaması için en önemli etken bu dünya hayatının bir gün son bulacağı ve yapıp ettiklerinden, yapması gerektiği halde yapmayıp tehir ettiklerinden hesaba çekileceğini bilmesi ve ona imandır.

Din (hesap) günü, tüm kâinatın yaratıcısı tarafından herkes hesaba çekilecek. Verilen nimetlerin her birinden o gün hesabını verebilen ancak kurtulabilecektir; o günde hesap veremeyen zarar ziyana uğrayacak, (Allah muhafaza) kendini cehennem ateşinde bulacaktır.

Dolayısıyla bu bilinci diri tutmak gerekir.

Bu dünyanın geçici olduğunu her geçen günümüzden, çevremizdeki en yakınımızın aramızdan ayrılmasından anlamamız icap eder.

Yakınlarımızı musalla taşına koyduğumuzda, ikaz olarak musallada yatan yetmezmiş gibi ayrıca tabutun üstünü örten yeşil örtüde uyanalım diye şu ikaz edici, "Her canlı ölümü tadacak ve sonunda dönüp huzurumuza geleceksiniz" ayeti yazılıdır.

Aslında hem verilen her nimet ve imkân, hem de yetirilen her bir nimet ve fırsat, bir gün hesaba çekileceğimizi bize sürekli hatırlatmaktadır!

Bakınız, daha "dün" diyeceğimiz kadar yakın sayılan üç ayların girmesiyle hazırlığını yapmaya çalıştığımız ramazanın yarısını bitirdik neredeyse, bugün 18'ini tutuyoruz; 12 gün sonra bayrama erişeceğiz Allah nasip ederse.

Bunların her biri aslında ve tek başına hayatımızı nasıl da tükettiğimizin birer habercisidir.

Tabii anlayana, düşünebilene!

"Ramazan da nedir, ne zaman geldi ki" diyebilenin zaten vay haline!

Evet, Ramazan ayı, aynı zamanda Kur'an ayıdır değil mi