Sene 1986.
Köyümüze ilk resmi imam tayin edildiği gün
Daha önceleri köyün fahri hocası, (Celâleddin Doğan, Allah rahmet eylesin) kendi imkânlarıyla köy köy, ilçe ilçe dolaşıp, topladığı yardımlarla köye cami yapmıştı. Çok rahatsız edici sesi olmasa da yaşlı olduğundan sesi zor duyulurdu.
Dahası eski hocanın arzusuydu; cami inşası da tamamladığına göre artık köye resmi imam verilmeliydi. Ve öyle de oldu.
25-30'lu yaşlarda olan Abdurrahman Sitil hoca köyümüze ilk imam olarak tayin edildi.
O zamana kadar kulaktan duyma, adetsel bir din anlayışı ve yaşamı varken, Sitil hocadan sonra köyümüzün yaşam biçimi tepeden tırnağa değişti.
Kısa zaman içinde, nerdeyse her köy sakini (özellikle gençler), orta dereceli bilgiye sahip bir imamla rahatça tartışabilecek bir dini kimlik kazandı.
Fazla uzatmayayım!
Sitil hoca ezan okuduğunda diğer çevre köylerden de güzel ve dokunaklı sesi duyulurdu.
Bırakın insanların sesinden rahatsız olmaları, manevi aşka gelirlerdi onun okuyuşuyla...
Hele Cuma akşamları ve Cuma saatinde okuduğu salası vardı ki özellikle kadınlar sevinç gözyaşlarıyla dinlerlerdi.
Kur'an okuyuşu, vaazı da dört dörtlüktü hocanın
Ben evvel Allah Abdurrahman hocanın vesilesiyle bugünlere geldim, bunu inkâr edemem. O dönemler bir yere gittiğinde hep beni vekil bırakırdı.
Sitil hocadan sonra çok hoca köye tayin oldu ama köylü hâlen "Sitil Hoca" der...
Ne hikmetse her köyümüze gittiğimde, ya kendi içimden gelerek ya da köylülerimizin teklifiyle mutlaka bir ezan okurum.
Farklı ezan okuyuşlarını sevmekle beraber bizim köyde sadece Sitil tarzıyla ezan okurum. O kadar etkilenmişimdir ki, köylü kendi aralarında "okuyan Sitil hoca mı, Nusret mi" diye iddialaştıklarını aktarırlar
Kısacası güzel sesle, içten gelen okuma hem Allah'ın kitabı Kur'an'ı hem de "Şehadetleri dinin temeli" olan ezanı o derece güzel ve tesirli yansıtıyor onu işitenlere.
Ramazan ayı girdiğinde mümkün mertebe bir camiye yetişip, orada en azından cemaatle yatsı namazını da kılmış olayım diye teravih namazlarını eda etmeye gayret ederim.
Cami tercihinde bulunmamakla beraber manevi havayı yakalayamadığım camide bir daha kılmamaya, manevi hazzı yakaladığım camiye ve o hazzı bana yaşatan görevliyi de kaçırmamaya dikkat ederim.
Bu ramazanda da uğradığım bir iki camide ya çok aceleyle kıldıklarından ya da okudukları kıraatleri anlaşılmadığından bir daha uğramadım
Ancak ilk uğramamda son cümlelerine yetiştiğim gerek namaz öncesi naif ve beliğ vaazıyla, gerekse de vasat derecedeki, huşu ile kıldırdığı namazla mest olduğum Güneşli Evren Mahallesindeki bir camiye de bir daha uğramadan edemedim. Ramazan'ın son gecesi de namaz sonrası gidip hoca efendiyle merhabalaştım ve çok teşekkür ettim.
Allah hayırlı ömürler ihsan eylesin, TRT1'de "Kur'an'ı Güzel Okuma Yarışmasında ekranlardan tanıdığımız Dr. Mehmet Ali Sarı hoca da bu konunun üzerinde her fırsatta durma ihtiyacı hisseder. Ve birçok yarışmacıya sorar ve tembihte bulunur: "Ezan, muhtasar ve müfîd olmalıdır. 3.5 dakika kadar olmalıdır"
Sarı hoca konu üzerinde o kadar durur ki bu konuya has youtube'da video da paylaşmıştır.