Eskide insanlar neden deist olmuyordu

Eskide insanlar neden deist olmuyordu

NUSRET REŞBER

1988'de yeni yeni bilinçlenme devresindeyim. Yatılı kaldığım bir kursta Cumaya gitmeyen arkadaşlarıma gerekçesini sordum. Daha iki roman okutmadan Cuma Namazının Şartlarını açıklayan ciltli kalın bir kitabı elime tutuşturdular. Orada yazılanlara göre Cuma Namazı şartları elvermediğinden kılınmazdı…

Birkaç ay sonra memleketime gittim.

Büyük ağabeyimin eşi-yengem, "birazdan abin işten gelecek, hazırlanıp cumaya gidecek, sen de hazırlanacak mısın" dedi.

"Hayır, ben cumaya gitmiyorum, Cuma kılınmaz; abime de geldiğinde kılınmayacağını söyleyeceğim…" deyiverdim. Abim geldiğinde yengem, "Nusret böyle diyor…" der demez, yıllardır namazlarını itinayla kılan abime karşı yanlış yaptığımı anladım ve hemen düzelttim; "hayır, ben geliyorum" dedim ve beraber namaza gittik.

Yıllar sonra, Türkiye'de sayılı âlimlerden olan Hüseyin hocanın yanında ders alıyorum. Cuma konusu açıldı, ve bunu ilk söyleyen Molla/âlim … hoca olduğunu söylediğimizde Hüseyin hoca, "evet, bunu ilk o değerli hocam … söyledi ama keşke söylemeseydi. Cuma Namazı kılınmalıdır." dedi.

Hüseyin hocamın da belirttiği gibi yıllardır bu ve benzeri tartışmalar devam edegeldi, asıl meselelerimize dönemedik.

Hâlen de aynı görüşte olanlar var ancak bu tür fikirlerin zarardan başka hayır getirmediğini hep müşahede ettik.

Başımdan geçen olayın bir benzeri de şöyle. Evde oturan yeni yetme müslüman çocuk, babasının abdest aldığını görünce, "nereye böyle" diye soruyor, baba "cumaya oğlum" deyince çocuk, "cuma kabul olmuyor ki; şartları mevcut değil…" deyince "oğlum, bir cuma namazım vardı ondan da beni kurtardın…" diyor.

80/90'larda daha çok hâkim olan bu görüşlerin yerini şimdi de "Kur'an bize kâfi, şu hadisler uydurma ya da Kur'an'a aykırı…" minvalinden başlayıp sahih hadisleri, râvi ve selef tarihçileri ve İslam önderlerini inkâr ve yok saymaya kadar götüren bir akım var.

Osman Eğin Hoca'dan dinlemiştim. Üniversitedeki hadis kürsüsü hocasıyla bir öğrencinin kavga gürültülerine şahit oluyor. "Sorun ne" denilince Hadis hocası, "yahu adam hadisi inkâr ederken beni de inkâr ediyor. Hadis yoksa bu alan ne diye olsun ve ben neyin hocasıyım".

Evet, dün inananlar inanmayanlar çok tartışılmıyordu. "Filan namazında niyazında dindar, filan ise namaz niyazla, dindarlıkla fazla alakası yok" denilir geçilirdi. Dine intisab artardı eksilmezdi.

Ama şimdi bizzat her şeyi bildiğini iddia edenler, bir köşede yazan-çizen, sosyal medyada her gün daha farklı yeni ne gibi bir şeyle dikkatleri çekebilirim modunda ve çoğu görüşleri de evveliyatı tümden inkâr hastalığı olduğundan yeni nesil doğru bildiğinden de soğuyor, hepten sapıtıyor. Ve bu yaygınlaşıyor!

Eskide dindarlara saygı duyulurdu, özenilirdi; dalga konusu edilmezdi. Sarık/cübbe, sakal ve sünnet alameti kisveyle dalga geçilmez, laf edilmez, ettirilmezdi!

Şimdi ise bu dinin sahibi gibi etrafta çok yazıp çizen, kürsülerde, sosyal medya kanallarında birbirlerine cevap verme yarışında olanlar dini kıyafetlere/görünüme laf çakıyor, dalga konusu yapıyor.

Adamlar bas bas bağırıyor "Kur'an bize yeter, Kur'an'dan başka hiçbir şeye ihtiyaç yok. Filan rivayetler; hadisler, imamların görüşleri Kur'an'dan uzaklaştırır" diyorlar, tüm geçmiş müktesebatı geri plana itiyorlar, diğer taraftan ciltlerle kitap yazmaktan çekinmiyor, kendilerini/eserlerini Kur'an'ın da önüne geçiriyorlar.