Dosdoğru olma erdemliliği
NUSRET REŞBER
Doğru sözlü olma, doğruluktan ayrılmama, Allah'ın emrine muhatap olan ve bu şerefe nail olan her bir kul için gerekliliktir. Allah'ın bütün peygamberlere ve onların şahsında tüm insanlara emri, dosdoğru olmaktır.
Yüce Allah, peygamberine ve Onun şahsında özellikle müminlere her hâlükârda dosdoğru olmalarını emrediyor. "Senin yanında hak yola dönenlerle birlikte, sana buyurulduğu gibi dosdoğru ol! Siz de (ey müminler!) azıp sapmayın. Allah, yaptıklarınızı çok iyi görmektedir." '(Hûd 11112)
Yani "Emrolunduğunuz istikamette, haddi aşmadan, Allah'ın koyduğu sınırları çiğnemeden bir hayat tarzı sergileyin" demek oluyor.
Bu sebepledir ki, Efendimiz (s.a.s.), bundan daha zor gelen bir âyet inmediğine işaretle "Hûd sûresi ve kardeşleri beni ihtiyarlattı" buyuruyor. Sûrenin nesinin kendisini ihtiyarlattığı sorusuna da, "Sana emredildiği gibi dosdoğru ol!" kısmı diye belirtiyor.
Evet, peygamberimizin de bildirdiği üzere "doğru sözlü olmak, doğruluktan şaşmamak, insanı cennete götürür; bunun zıddı olan doğruluktan şaşmak, yalan dolan beyanda bulunmak da insanı cehenneme sürekler.
"Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk (insanı) iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa Allah katında 'doğrusıddîk' olarak tescillenir. Yalandan sakının! Çünkü yalan (insanı) kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi devamlı yalan söyler, yalan peşinde koşarsa Allah katında 'yalancıkezzâb' olarak tescillenir." (Müslim)
Sahabeden biri, Peygamber Efendimizin yanına geliyor, ona şöyle diyor: "Ey Allah'ın Resûlü, bana İslâm ile ilgili öyle bir nasihat ver ki, bu konuda başka kimseye soru sorma ihtiyacım kalmasın". Allah Resûlü (s.a.s) şöyle buyuruyor: "Allah'a inandım de, sonra da dosdoğru ol"..
Evet, insanın yaratılış gayesi Allah'a kulluktur, en önemli vazifesi de imanın gereği olarak dosdoğru yaşamaktır. Böyle davrandığında gönlüne iman yerleşir. Tüm duygu, düşünce ve tavırlarına iman akseder.
Rabbimiz, az önce verdiğimiz ayette bir istikamet çiziyor ve istikamet üzere bulunmamızı bizden istiyor.
Doğru istikamet, Allah ve Resulüne ve inanılması gereken esaslara şeksiz bir imandır.
Allah'a ve Resûlüne tereddütsüz itaatır.
Sözünde, fiilinde doğru olmaktır.
Allah'ın asla affetmeyeceği küfür ve şirkten uzak durmaktır.
Nefsinin aşırı isteklerine, kendisine durmadan vesvese vererek musallat olan şeytanın istek ve arzularına rest çekmektir!
Allah'a ve Resulüne itaatten şaşmayanlar, sürekli en doğru yol üzerinde bulunurlar.
O zaman da böylesi, başta peygamberler olmak üzere en iyilerle beraber haşrolacaklardır!
Rabbimiz (c.c.) buyuruyor: "Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır." (Nisâ 469)
Diğer tarafta, inançlarında zafiyet göstererek, Rabbinin emir ve yasaklarına kulak tıkayarak; gönderilen son peygamberin örnekliğinden uzaklaşmak suretiyle haktan ve doğru istikametten uzaklaşan da, adı müslüman olsa da hüsrandan kurtulamayacaktır.
Unutulmamalıdır ki, örnek almamız istenen peygamberimizin daha risâletle görevlendirilmeden önceki en bariz bilinen vasfı, dosdoğru olmanın verdiği meziyet olan "el-Emîn" sıfatıydı. En yakınlarının, en uzaktaki tanıyanların kabul ettiği ve tanımladığı vasfı buydu!

77