Bir hadis, kurtarıcı üç amel
NUSRET REŞBER
a)Allah Korkusu
b)Anne-baba hakkı
c)Emaneti koruma ve sahibine teslim etme
Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'ın (r. anhüm) rivayet ettiği üzere bir gün Peygamberimiz (s.a.s.), mağarada mahsur kalan üç kişiyi örnek verdi.
Bu hadisi gelin, parça parça analizini yapalım. Hadis şöyle başlıyor:
"Geçmiş zamanlarda yağmurdan kaçarak mağaraya sığınan üç kişi, bir kayanın yuvarlanıp mağaranın ağzını kapatması üzerine çaresiz kaldılar; Bunun üzerine şöyle dediler: 'İyi amellerimizle duâ etmekten başka bizi buradan hiçbir şey kurtaramaz!'"
İnsanlar bir müşkülle karşılaştıklarında tabii olarak bir çözüm arayışına giderler. Düştükleri sıkıntı sebebiyle bir kusurları varsa; kusur işledikleri kimseden "nasıl af istenebilir" diye kafa yorarlar.
Hatalarını itiraf ederlerken, muhataplarının hoşlandığı ve daha önce kendilerinin yaptıkları güzel davranışları, aracı olarak sunarlar. Daha da önemlisi, yaptıklarından pişman olduklarını, bir daha aynı hatayı tekrarlamayacaklarına hatta daha iyi biri olacaklarına dair kesin söz verirler. "bir fırtına çıkıp da onları her taraftan dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları anda ise Allah'ın dinine sarılarak, "Bizi bu tehlikeden kurtarırsan and olsun ki şükredenlerden oluruz" diye O'na yalvarırlar." (Yûnus 1022)
Ölümle burun buruna geldiğinde en azılı insan bile gerçek rabbinin Allah olduğunu hatırlayıverir. Firavun da denizde boğulacağını anlayınca Allah'ı birlemeye ve O'na yalvarmaya başlamıştı.
Hadisin metnine dönelim:
"İçlerinden birisi şöyle duâ etti: 'Allah'ım! Benim çok ihtiyar annem-babam vardı. Onlardan evvel ne çocuklarıma ne de hayvanlara bir şey içirmezdim. Günün birinde odun toplamak için uzaklara gitmiştim. Onlar uyuyuncaya kadar dönemedim. Akşam yemeklerini hazırladım; fakat onları uyumuş buldum. Onları uyandırmayı ve onlardan evvel ailece süt içmeyi hoş görmedim. Çanak elimde olduğu hâlde onların uyanmalarını bekledim. Nihâyet gün ağarmaya başladı. Çocuklar ayaklarımın altında açlıktan ağlıyorlardı. Derken, annem ve babam uyandılar ve sütlerini içtiler. Allah'ım! Eğer bu işi Sen'in rızan için yapmışsam, bu taştan çektiğimiz belâyı bizden uzaklaştır!' Bunun üzerine taş bir parça açıldı, lâkin çıkılacak gibi değildi."
Anne-baba hakkı, Allah'a ve Resûlüne itaat ve sevgiden sonra gelir. "Rabb'in, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara 'of ' bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: "Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı." (İsra 17 23-24)
Bir adam Hz. Peygamber'e, "Amellerin en üstünü hangisidir" diye sorunca Resûlullah şöyle buyurdu: "Vaktinde kılınan namaz ve anne babaya iyilik etmektir. Sonra da Allah yolunda cihad etmek gelir." (Buhârî)
Unutmamalı! Allah ve Resûlü'nün rızası, anne-babanın rızasındadır.
"İkincisi şöyle yalvardı: 'İlâhî! Amcamın bir kızı vardı ki, onu herkesten ziyade seviyordum. Onunla beraber olmak istedim. Lâkin teklifimi kabul etmedi. Birkaç sene sonra bir kıtlığa uğrayınca bana başvurdu. Kendisini bana teslim etmesi şartıyla ona yüz dirhem vereceğimi söyledim. (çaresiz) kabul etti. Tam