Grok zamanlarında yaşamak
Bir arkadaşımdan geldi. Instagram iletisi...
'70 li yıllar. Bikinili dört kadın güneşin altında mutlu mesut uzanmış.
"Ne güneş yağı ne güneş gözlüğü ne fazla kilolar ne silikon" yazıyor altında:
"Sırf güneşin okşadığı bir ten.
O yıllarda kimsenin kolesterol saplantısı yoktu. Güneşten kimse korkmazdı. İnsanlar sabahtan akşama tarlada, bahçede, deniz kenarında açık havada yaşardı. Birbirleriyle konuşur, gülerlerdi. Cep telefonları yoktu. Kimse kalori, adım, kalp atışı ve uyku saatlerini saymazdı.
Hayat ölçülmez, yaşanırdı.
ıplak ayaklar altında sıcak kumlar ve tuzlu bir yel. ocuklar deniz kabuğu toplardı, arkada hafif İtalyan melodileri çalardı ve kimse acele etmezdi.
Gökyüzünde yalnız kuşlar, özgürlük, uçsuz bucaksız bir mavilik vardı.
Biz bir şeyleri yitirdik.
Yitirilen sırf değişen gıdalar değil, kopan bağlar.
Doğa ve birbirimizle, kendi doğal ritmimizle olan bağları yitirdik...
İhtiyacımız olan şey belki daha fazla bilim değil. Daha basit zevkler, daha çok bağ ve daha çok sahici hayata ihtiyacımız var."
Plajda güzel bir günün mükemmel mutluluk sayıldığı yıllardı onlar...
Bir "altın çağ" gibi belleğime kazınan '70 leri, içimi "cız" ettirerek hatırlatan bu çarpıcı iletinin ardından, Repubblica yazarlarından ünlü İtalyan düşünür Umberto Galimberti'nin, "Varoluşumuzun hâlâ bir anlam ufku var mı" yazısına takıldım.
İnsan evet bunları hep aklından geçiriyor ama kendi kendine düşününce "Acaba bana mı öyle geliyor Yaşlanıyor muyum yoksa" oluyor.
TEKNOLOJİ AĞININ KODLARI"17. yüzyılda bilimsel metodolojinin doğumu ile başlayan ve aydınlanma ile en üst tanımına ulaşan akıl çağı bitti" diyor Galimberti özetle ve ekliyor:
"İçinde bulunduğumuz postmodern çağ, teknoloji çağı. Teknoloji şimdiye değin olduğu gibi insanın emrinde ve hizmetinde olan bir şey değil. Teknoloji, bundan böyle insanın duygu ve düşünce biçimini etkileyen bir 'evren'e dönüştü. Tarihin başlangıcından bu yna insanın her zaman bir anlam ufku olageldi. Eski Yunan'da örneğin bu 'doğa' idi. Ardından bunu, (dinler) 'Tanrı'nın Sözü' izledi. Derken akıl çağı geldi. Bugün ise gezegeni kuşatan bir teknoloji çağındayız.
Teknoloji çağının öncekilerden farkı herhangi bir anlam ufkundan yoksun olması, görev tanımına girmeyen bir hakikat ve kurtuluş, özgürleşme vaat etmemesi.
Teknoloji sadece çalışır ve işlev görür. Tarihi bellekten yoksundur ve sonsuz manipülasyona açıktır. İnsanın anlam haritasını oluşturan -birey, kimlik, özgürlük, gerçek, kurtuluş gibikavramlarla bu bağlamda artık vedalaşırken önceki dönemlerde birer referans oluşturan siyaset, etik, doğa, din, tarih gibi olguların da geçerli çerçeve oluşturamadığını teslim etmek lazım...
Heidegger aydan yeryüzünün ilk fotoğraflarının yayımlandığı 1966 yılında bu gerçeği görmüş ve 'Tamamdır' demişti: 'Atom bombasına hacet yok. İnsanın yeryüzüyle bağlarının kopması için bu kadarı yeter. Bundan sonrası teknolojiye kalmış.'"
"Gerisi kör uçuş" diye bitiriyor Umberto Galimberti yazıyı: "ünkü teknolojiyi üretme kapasitemiz, sonuçlarını görme kapasitemizden artık çok daha üstün."
KIYAMET FAŞİZMİNİN YÜKSELİŞİKontrolden çıkan teknolojinin belki de çarpıcı bir örneğini, hafta başında Türkiye de "soruşturma açılmasıyla" sonuçlanan yapay zekâ-Grok krizinde gördük.