"La belle epoque" (Güzel dönemgüzel yıllar) hayal oldu.
Osmanlı'nın çözülme yıllarına isabet eden "belle epoque" Batı'nın en göz kamaştırıcı dönemi, 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başını tanımlamak amacıyla özellikle Fransa için icat edilmiş bir deyim.
İkinci sanayi devrimi ile şahlanan ekonomik büyüme ve katlanan refah, istikrar-özgüven, teknolojik gelişmelerle başa baş giden baş döndürücü modernleşme, yaşam koşullarında gelişme, fakirlikte hiç görülmemiş düşüşler, sanatta açılımlar...
"Belle epoque" tüm bunları ve geleceğe duyulan güvenle genel geçer bir tasasızlık, mutluluk çağını anlatıyor.
Başta Fransa olmak üzere, genel olarak Batı ve Avrupa bütün bunları, ikinci bir "belle epoque" çağı olarak tanımlanabilecek II. Dünya Savaşı'nı izleyen büyük ekonomik sıçrama döneminde yeniden yaşadı.
Refahı ve barışı perçinleyen, Avrupa'yı sarsılmaz bir "istikrar adacığı" haline getiren AB'nin kurulduğu ve geliştiği yıllar oldu bunlar.
Bir yol ayrımı sayılan 2016'ya, sekiz yıl öncesine gelene kadar...
2016'da iki büyük dönüm noktası yaşandı: AB'yi sarsan Brexit referandumu ve Trump'ın 1. dönemini başlatan ABD seçimleri.
"Aydınlanma"dan bu yana ilk kez, Batı'da "akılcılığı" baypas eden bir büyük "popülizmler" ve "demogojiler, yalandan kim ölmüşpost truth" çağı açılmıştı.
Demokrasilerin bilinen araçları; küreselleşme, göç, iklim krizi, yapay zekâ ve yeni iletişim araçları ile teknolojilerle baş etmekte zorlanıyordu.
"Eski siyaset" ve de "eski siyasetin aktörleri" tık nefes kalıyor, değişen dünyayla başa çıkamıyordu.
AVRUPA'NIN LOKOMOTİFİ KRİZDEGirizgâh uzun oldu...
Ama Avrupa'nın iki lokomotif ülkesi Fransa ve Almanya halihazırda krizde. Bunlar sıradan krizler değil. Tümüyle ikinci "belle epoque" döneminin iflası ile ilgili.
Yerel koşullarda farklılar olsa da öz birebir aynı: Avrupa'nın yerleşik demokrasilerinin -aşırı sağ popülist partilerden gelen baskılarla- dikişleri birer birer atıyor. Her seçim ve her yeni siyasi kriz içinden çıkılmaz bir "eski-yeni Avrupa" çekişmesine dönüşüyor.
Almanya'yı önümüzdeki şubatta örneğin -bir "SS partisi" olarak anılan Alternative für Deutschland'ın baskısı altında geçecek- kâbus bir erken seçim bekliyor.
Hafta içinde yeni düşen Michel Barnier'nin ardından çaresizlik içinde yeni bir başbakan arayan Macron keza, Şansölye Scholz'dan farksız olarak Fransa'da Le Pen'cilerin soluğunu ensesinde hissediyor. Bir imaj atılımı olarak tasarladığı Notre Dame katedralinin açılışını bu yüzden asla düşmek istemediği topal ördek pozisyonunda yapıyor.
"Akılcılık" ve "Avrupa değerleri" taşıyıcılığı ile övünen Macron'un, bir yangın sonrasında yenilenen katedral açılışını bir "imaj operasyonu"na dönüştürmesi, gerçekte Ayasofya üzerinden siyaset yapmaktan pek farksız değil.
O ya da bu biçimde kitlelerin dini hassasiyetlerinden yararlanmak söz konusu.
Papa Françesko nitekim işin içinde yakışıksız bir samimiyetsizlik ya da oportünizm sezmiş olmalı ki dün akşam saatlerinde gerçekleşen propagandası bol, aşırı şaşaalı Notre Dame açılışına katılmadı.