Kolumda açan çiçek

Ağaçlarla yan yana olalı beri, utanır oldum kıpırdanıp durmaktan.

Güneşe şöyle kollarını gere gere uzanmak varken, bir telaş içindeyim hep.

Köklerinden emin, rüzgârlar, mevsimler, kuşlar, böcekler, mantarlar, yosunlar hepsinin iyi kötü misafirliğini gövdemle karşılayabilmeyi hatırladım.

Bir kiraz ağacının dalından, sürpriz bir çiçeğin birdenbire açıverişini gördüm.

Hani bazen güne öyle bir çiçek açıverir ya. Hem birdenbire olanı, hem de çok yavaşı gördüm.

Zaman her canlıya başka akıyor.

Mevsimlerle yaşamayı...

Zamanı ileri geri almaya çalışarak, ayarlarıyla oynamamak gerektiğini...

Bazen çırılçıplak üşümeyi ama baharını da içinde taşımayı gördüm.

Yaprağını dökmeyi.

'Her şeyin zamanı var'ın sükûnetini ve sakinliğini gördüm.

Döngüleri gördüm. Hiçbir şeyin kalmadığını.

O yüzden hiçbir şeyde kalmamak gerektiğini...

Rüzgârlarla aynı bahçede yaşayalı beri, özgür olmanın sesini duydum.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Esebilmenin o geniş nefes verişini...

Kendine açtığı o alanı.

O hiçbir şeyi tutmadan üfleyişini.

Halbuki biz rüzgârlarımızı ne kadar çok dizginliyoruz.

İnsan bazen sağ çapraza doğru koşmak ister mesela ya da bir şarkının nakaratını söylemeyi ya da duyduğu ritme kıpırdamayı.

Ama işte tutmayı öğrenir bunları.

Çıkamaz istemediği odalardan.

Diyemez dilinin ucundakini.

Gidemez hayaline.

Rüzgârsa itiyor bulutları bile.

Kuşları kanatlarından tutup taşıyor, taşıyor tohumları.

Kuşlarla birbirimizi duyacağımız kadar yakın duralı beri, sürekli bir konser dinliyorum.