Odada bir şükran koltuğu

Her güne güzel bir düşünceyle başlayıp, günü de güzel bir düşünceyle noktalamayı başarırsam, günler daha bir kolay olur diye düşünerek odadaki koltuğa baktım.

Şöyle hakkıyla düşünmek için, bir koltuk iyi olur.
Sabah gözümü açtığımda genellikle kendimi rüyanın tozundan pasından silkeliyor oluyorum.
"Evde Tek Başına" filmi gibi rüyalar gördüğümden, genellikle "Oh be bunlar gerçek değilmiş" hissiyle uyanıyorum.
Sonra bütün o olanları nasıl da yaşadığımı ve kendime yaşattığımı anlayıp, uzun uzun beynin yapısı ve gerçeklik hakkında düşünüyorum.
Yattığım yerde, gözüm kapalıyken bu kadar gerçekliği kendime yaşatmayı başarıyorsam, gün içinde gözüm açıkken düşündüklerimle kendime neler ediyorum diye düşünüyorum bu sefer.
Bildiniz! Ben düşündüklerimi bile düşünüyorum.
Bu iyi bir şeymiş ama.
Hatta düşünmeden önce, düşüneceğin şeyi iyi düşünmen lazım.
Bunu bana İtalyan bir arkadaşım söylemişti.
Yazım var bu konuda yazdığım. Bir yaz yazısıydı hatta.
Eğer sabah kalkınca ve gece yatmadan, şöyle okkalı güzel bir düşünceyle güne başlayıp bitireceksem, bunun ayrı bir mekânı olmalı diye düşünürüm...
Koltuğa bu yüzden uzun uzun baktım.
Bence bu yeşil koltuk, bu iş için yapılmış.
Zaten kimse oturmuyor, üzerine kıyafet atılıyor.
Şimdi ise benim için uçan halı gibi bir şeye dönüştü.
Üzerine biniyorum ve beraber düşüncelere gidiyoruz.
Keşke daha önce birisi bana, gözünü kapatıp yapmak istediklerini teker teker tüm detaylarıyla hayal etmenin, kafanda o resmi çizip boyamanın ne kadar etkili bir şey olduğunu söyleseydi.
Bu dünyada gün gibi ortada olup, çok az bilinen şeylerden.
Otur, hayalini kur, iç gözünle gör, seyret, yaşat kendine.