Bizim bir annemiz daha var. O da toprak.
Dokununca rahatlatan, bereketinden kaybetmeyen, bire bin veren.
İçinde binbir canlıya ev olan.
Yağmurda çocukluk kokan.
Bizim bir babamız daha var. O da rüzgâr.
Yelkenlerimize üfleyen.
Birden saçlarımızı uçuran.
Kulağımıza bizim adımızla başlayan en güzel cümleyi kuran.
Güç nedir bilen. Dinmeyi de gösteren.
Oyunbaz, her yönü başka liman.
Bizim bir kardeşimiz daha var. O da deniz.
Mavisinde kaybolunan.
"Dünyanın çoğu benim bir kere" diye bizimle atışan.
Derini olan, sığı olan.
Balinası olan, kabukluları olan, dalgaları olan.
İçindeyken bizi saran, havaya kaldıran.
Bize kendi ufuklarımızı hatırlatan.
Bizim bir anneannemiz daha var, adı güneş.
Hep sarı, hep turuncu.
Rengi solmaz. Isısı soğumaz.
Doğuşu müjde, batışı hüzün.
Sabahında taze ekmek, çay, sonsuz ihtimaller.
Öğleninde gölge, akşamüstünde sokaklar.
Akşama kendisi yok ama sıcaklığı var.
Bizim bir dedemiz daha var, dağlar dağlar.
Nereden geldiler, ne zamandan beri varlar