Yitirdiğimiz manevi değerler

Tevazu

Merhamet kanatlarını yere yaymak olarak tarif edilmiştir tevazu.

Efendimiz; kim tevazu ile alçakgönüllülük ederse Allah onu yüceltir buyurdu. Tevazunun mimari olan Hz. Resulullah ile ilgili şu manzara çok ders vericidir. Mekke fethedilir. Hz. Peygamber İslam'a girmek isteyenlere imanı anlatıyor. Hz. Ebu Bekir de o güne kadar iman etmemiş olan babasının elinden tutmuş Hz. Peygambere doğru getiriyor.

Ebu Bekir'in babası henüz Müslüman değil. Ebu Kuhafe; yani Hz. Ebu Bekir'in babası âma, yaşlı. Onun kendisine doğru geldiğini gören Hz. Peygamber ayağa kalktı ve müşrik olan Ebu Kuhâfe'ye doğru yürüdü.

Ellerinden tutup uygun bir yere oturttu. Ve sonra Hz. Ebu Bekir'e dönüp: "Ebu Bekir! Neden ihtiyarı yordun. Biz ona giderdik.
Onu yormasaydın" buyurdu. Tevazunun zirvesi değil mi bu duruş. Dikkat çekelim: babası putperest Hz. Peygamber putperest kişiye ben gitseydim diyor.

Ben Peygamberim. Muzaffer bir komutanım. O benim için kalksın ve gelsin demiyor. Biz de bu tevazu var mı Yoksa kibirli bir duruş mu sergiliyoruz.

Kararı siz verin.

Sıkıntılara Sabır

Mevlana şöyle diyor: "İnsanlar senin kalbini kırmışsa üzülme. Allah kalbi kırıkların yanındayım buyurdu. O halde niye üzülüyorsun ey can. Gündüz gibi ışıyıp durmak istiyorsan gece gibi karanlık nefsini yak. Sanma ki dert sadece sende var. Şunu bil ki sendeki derdi nimet sayan var."

Sıkıntılar bazen zor olabilir. Dua, namaz ve tedbirle sıkıntılar aşılabilir. Elbette takdiri Hüda neyse o olur. Ama bize düşen tedbir almaktır.

Duayı Ertelemeyin Efendimiz şöyle dua ederdi: "Allah'ım Sanadır hamd. Göğün ve yerin nuru Sensin. Cennet haktır. Ateş ve kıyamet haktır. Sana teslim oldum. Sana iman ettim. Sana tevekkül ettim. Dönüşüm Sanadır."