Ramazan, Kuran-ı Kerim ayı olarak bilinir. Bizler de bu ayda Resulullah'ın okuduğu gibi yavaş yavaş ve düşünerek Kuran okuyalım.
BİR ramazan gecesi.
Ramazanın 17 veya 27'sine tekabül ediyor. Efendimiz (SAV) 40 yaşında. Hira'da.
Mekke'ye hâkim dağın başında, mağarada. Biraz sonra o dar mekânda insan suretinde Cebrail görünür ve ilk vahyi söyler. Hz.
Peygamber ilk anda belki farkında değildir ama o son Peygamber olarak seçilmiştir. Hira, bunun Resulullah'a tebliğ edildiği yerdir.
Yüce Allah, Peygamber'ine ilk tebliği Mekke'nin zirvesindeki bu tepede yapmayı irade edecektir.
Ramazan ayı Kuran-ı Kerim ayı olarak anılır. Bizler de bu ayımızı Kuran bilinciyle bilinçlendiğimiz bir muştuya çevirelim.
Resulullah'ın okuduğu gibi Kuran okuyalım.
O, Kuran-ı Kerim'i okuduğunda yavaş yavaş ve düşünerek okurdu.
Mesela "El-hamdu lillahi Rabbil âlemin" der ve beklerdi. Sonra "Er-Rahmanir Rahim" derdi.
Sonra durur "Maliki yevmid din" derdi. Fatiha'yı bile böyle kademe kademe okurdu.
Okunan her Kuran harfi için ahirette bir manevi derece verilecek. Kul, manen yükseldikçe yükselecektir. Bu hususta en şanslı olanlar okuduğunun hakkını yaşayarak veren hafızlardır.
Kuran-ı Kerim okurken ne çok bağırmak ne de sessiz okumak tavsiye edilmiştir. Hz. Peygamber (SAV) bir gece yanından geçtiği Hz. Ebu Bekir'in sessizce Kuran okuduğunu görür. Devam eder.
Birazdan Hz. Ömer'i görür. O da seslice, bağırarak okuyordu.
Ertesi gün iki dostunu da çağırır.
Hz. Ebu Bekir'e niye sessiz okuduğunu sorar. Hz. Ebu Bekir, "Allah sessizleri de duyar. Ona duyurmaya ihtiyaç yoktur ki" der.
Hz. Ömer de der ki: "Şeytanları kovalıyordum. Onun için bağırarak okuyordum." Efendimiz şöyle buyurur: "Ebu Bekir, sen sesini biraz yükselt.
Ömer, sen de sesini biraz indir." Yani okurken bağırarak başkasının ilgisine muhatap olma veya ne okuduğunu anlamayacak kadar sessiz olma. İkisinin arasını bul. Kuran-ı Kerim'i düşünerek okumak lazım. Ve Kuran'ı terk etmemek, ibret almak ve hayata uygulamak gerekir.
Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyuruyor: "Kim Kuran'ı öğrenir ve sonra terk ederse Kuran mahşerde onun yakasına yapışır ve şöyle der: Ya Rabbi senin bu kulun beni terk etti. Ve benimle amel etmedi. Aramızdaki hükmü sen ver." Dünyada iken Kuran'ı terk edeni, ahirette de Kuran terk eder. Okuduğunuz ayetleri anlayarak ve uygulayarak yaşarsanız, işte okuduğunuz o ayetler kabrinizde ve ahiretinizde size ışık ve dost olur. Bugün okurken elinize aldığınız Kuran, yarın sizin elinizden tutar. Ve cennetin sonsuz güzelliğinde bir insan suretinde sizinle beraber koşar.
'ALLAH'IM, ÜMMETİMİ KORU, ÜMMETİME ACI!'
İbni Amr ibni As (RA) anlatıyor: Bir gün Resulullah (SAV), Hz. İbrahim (AS) hakkındaki şu ayeti okudu:
"Rabbim! Bu putlar insanların çoğunu yoldan çıkardı. Artık kim bana uyarsa bendendir; kim de bana karşı gelirse elbette sen çok bağışlayan, koruyup gözetensin." (İbrahim, 1436).
Ardından Hz. İsa'nın (AS) Kuran'daki şu sözlerini söyledi:
"Onlara azap edersen, onlar zaten senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, elbette sen güç ve kudret sahibi, her şeyi yerli yerince yapansın." (El-Maide, 5118).
Daha sonra Peygamber Efendimiz ellerini açtı: "Allah'ım, ümmetimi koru, ümmetime acı!" diye dua etti ve ağladı.
Bunun üzerine Allah-u Teala, Hz.
Peygamber'in neden ağladığını bilse de sırf Peygamber'inin dilinden duyulsun diye Cebrail'e emretti: "Cebrail (AS) git Muhammed'e niçin ağladığını sor." Cebrail de ona geldi ve niçin ağladığını sordu. Resulü Ekrem ümmeti için duyduğu endişe yüzünden ağladığını söyledi. Onların azaba düşeceği endişesinden ağladığını söyledi. Zaten Allah-u Teala onun ne için ağladığını çok iyi bilmekteydi.