Bir an için kalbinizi elinize alın. Kirlendiğini hissediyorsanız belki gözyaşıyla, belki tövbeyle, belki de bir mazlumun duasıyla kalbinizi temizleyebilirsiniz.
Kutlu bir mevsimdeyiz. Bir fırsat dönemindeyiz. Rahmetin, sevginin, merhametin kapıları sonuna kadar açık.
Kutlu Müslüman'ını bekliyor.
Rabbi'yle iyi olan, kalbiyle iyi olan, çevresiyle iyi olan, insanlıkla iyi olan, kahır değil avuç avuç rahmet sunan Müslüman'ı. Başkasının günahından önce kendini sorgulayan, caddede kıvranmış bir uyuşturucu kurbanını gördüğünde iliklerine kadar titreyen Müslüman'ı.
Bugünlerde kalbimizi, vicdanımızı tarayalım. Tam bir hesaplaşmaya girelim nefsimizle, kendimize acımadan.
Hayattan ne anlıyoruz Nefes alıp verme ne demektir Ölüm nedir, ölüler nerede Acaba dönebilseler neler konuşacaklar
Nelerden dem vuracaklar Gözlerimizin ta içine bakıp nelerden sakınmamız gerektiğini söyleyecekler
Hangi erdemlerden bahsedecek, kimlerin başlarının kırık olduğunu, orada milyonlarca pişmanlık yaşadıklarını anlatacaklar
Sadece bakışlarla belki; dillerle değil, kelime ve harfsiz konuşacaklar.
Belki insan olma misyonundan nasıl isyan misyonuna yıkıldığımızı anlatacaklar.
Dilerseniz, bir an için kalbinizi elinize alın. Yüreğinizi gözetleyin.
Kirlendiğini, yıkanması gerektiğini hissediyor musunuz Nasıl temizleyeceksiniz Neyle Belki gözyaşlarıyla, belki tövbeyle, belki bir mazlumun duasıyla...
Kimileri bir lokmanın mahrumiyetini yaşarken, içinde bocaladığınız sınırsız lüks ve israfın, başkasını hor görmenizin ne denli bir insaf ve vicdan kaybı olduğunu düşünebiliyor musunuz
Gelin hep beraber, "Kapına geldik ey merhametlilerin merhametlisi; kalbimizle, elimizle, dilimizle, kalemimizle, yaptığımız bütün isyanların pişmanlığından kapına geldik. Sen bize kapıyı örtersen gidecek yerimiz yok" diyelim. Ve şöyle yalvaralım:
"Yarabbi, hidayete ulaşmış olduktan sonra kalbimizi eğriltme."
HAMİLELİK VE ORUÇ
İslam dini, "kolaylık" üzerine kurulmuş bir dindir. Yükümlülüklerini yerine getirirken zorluk çekenler için mutlaka bir kolaylık da gösterilmiştir.
Nitekim Peygamber Efendimiz, "Müjdeleyin, nefret ettirmeyin; kolaylaştırın, zorlaştırmayın!" buyurmuşlardır. O hâlde, oruç tutması hâlinde sıkıntıya düşebilecek olanlar için bir kolaylık mutlaka vardır. Nitekim Peygamber Efendimiz bu konuda, "Hasta, çocuğuna zarar gelmesinden korkan hamile kadın, oruca gücü yetmeyen ihtiyar, oruç tutarsa öleceğinden korkan çok zayıf kimse oruç tutmaz" şeklinde kolaylığı göstermiştir.
O'nun gösterdiği bu kolaylık apaçık ortadayken, biraz da cehalet ve çokbilmişlik duygularıyla hareket edenlerin sözlerine kulak asmamak lazımdır.
Bu hadisin ışığında ramazan ayında oruç tutmamak, bebeğin sağlığı için daha faydalı olacağından, orucu ertelemekte hiçbir sakınca bulunmamaktadır. Hatta, bebeğe zararlı olacağı açık ise oruç tutmamak değil, tutmak Allah katında günah kabul edilebilir. Bebeği sağlıklı bir şekilde dünyaya getirip lohusalık dönemini atlattıktan sonra, annenin ve emzikli bebeğinin sağlığını etkilemeyecek bir zaman aralığında tutulmamış gün sayısı kadar orucu kaza edebilirsiniz.
SADAKA VERMEK
Özellikle ramazan aylarında yardımlaşma ve dayanışma artınca, biraz da konulara yabancı olanlarımız tarafından merak edilen bir husus vardır:
Sadaka kime verilir, kime verilmez
Elbette bu konu önemlidir ve bilinmesi gerekir. Ancak belki de bundan önce bilinmesi gereken şey, sadakanın kime verilip kime verilmeyeceğinden ziyade, sadaka verirken insanın içindeki niyet ve samimiyettir. Gösteriş uğruna, bin bir şatafat ve tantanayla yapılan büyük bir yardım kişiye fayda sağlamayacağı gibi, bazen bir insanın diğerine içten gülümsemesi, ona sınırsız sevap kazandırabilir. Burada ölçü, ihlas, samimiyet ve niyettir, Allah rızası için vermektir. Bazen niyet, verilen bir kömür parçasını değeri ölçülemeyecek elmas hükmünde kılabilir.