İki anımız bir olamaz

Sahabe çok hassastı. Efendimizin yanında yetişen bu kutlu nesil kırk yılın kararı. Peygamber dergâhında yetişen sahabe şöyle diyor:
"Resûl-i Ekrem (SAV)in yanındaydık, bize öğüt verdi, cehennemden söz etti. Sonra eve geldim, çocuklarla güldüm, eğlendim, eşimle şakalaştım eğlendim. Deminki halim yoktu, kaybolup gitmişti. İçim çok sıkı ve kendimi evin dışına zor attım." Yolda ağlayarak giderken Ebubekir'e rastladım:
"Neyin var, Hanzala" diye sordu.
"Hanzala münafık oldu" dedim.
Ebubekir, "Bu nasıl söz, ne diyorsun" diye sordu. Şöyle dedim: "Öyle ya, Resul-i Ekrem (SAV)'in yanında bulunuyoruz. Bize cennet ve cehennemden bahsediyor, onları gözümüzle görmüş gibi oluyoruz. Huzurundan ayrılıp çoluk çocuğumuzun yanına ve işlerimizin başına dönünce, çok şey unutuyoruz." Bunun üzerine Ebubekir, "Vallahi biz de aynı durumdayız. Yürü Resûl-i Ekrem'e gidelim" dedi. Birlikte yola düştük ve Hz.Peygamber'in huzuruna girdik. Ben, "Ya Resulallah! Hanzala münafık oldu" dedim.
"Bu ne demek" buyurdu. Ben, "Ey Allah'ın Elçisi" dedim. "Yanında bulunduğumuzda bize cennet ve cehennemden bahsediyorsun; biz de onları gözümüzle görmüş gibi oluyoruz. Senin huzurundan çıkıp çoluk çocuğumuzun yanına ve işlerimizin başına dönünce bunların çoğunu unutuyoruz." Bunun üzerine Resulullah (SAV) şöyle buyurdu:
"Canımı kudretiyle elinde tutan Allah'a yemin ederim, eğer siz, benim yanımda bulunduğunuz hâli devam ettirip hep zikirle meşgul olsaydınız, melekler yattığınız yataklarda, yürüdüğünüz yollarda sizinle tokalaşırdı. Fakat ey Hanzala, bir saatinizi ibadete, bir saatinizi dünya işlerine ayırınız." Peygamber Efendimiz bu sözleri üç defa tekrarladılar.
Şehitler nerdeler, nasıllar o alemde
CEVAP: Şehitler nerede, nasıldır cümlesiyle ifade ettiğiniz sorunuzu Bakara suresinin 154. ayetiyle Ali İmran suresinin 169- 170. ayetleri açıklamakta, onların gerçekte ölmedikleri vurgulanmaktadır. Zira ölüm denilen hakikatin ruha değil bedene geldiği, ruhun bedenden ayrıldıktan sonra ölmeyeceği Allah'a imanı olanlar için bilinen bir gerçektir. Şehitlerin Allah rızası için canını feda etmeleri ve Allah indinde büyük nimetler görmekte olmaları, ilahi bir takdir ve lütuftur.
Dünyamızda yaşayan yığın yığın insanlar ne şekilde olursa olsun bu dünyada yaşamayı gaye edinip ona elden çıkarmamak için çoğu zaman insanlıkla bağdaşmayacak düşük yaşantılara ve zillete katlanmayı kabullenirken, yüce bir gaye uğruna en değerli varlıkları olan hayatlarını feda eden yüksek ruhlu şehitlerimiz, Allah nezdindeki ulvi yaşantıya öncelikle layıktırlar.
SORU: Kaza namazı borcu olan nafile namaz