Risale-i Nurlar ve İslam dünyasındaki önemine bir bakış - 6

ÜRDÜN ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM GÖREVLİLERİNDEN PROF. MEMUN CERRAR'IN ÖZET GÖRÜŞLERİ:

"Seneler önce İhsan Kasım'la tanışmam, aynı zamanda Risale-i Nur ile de buluşmamdı. Bu buluşma bana çok büyük ufuklu kapılar açtı. Cenab-ı Haktan niyazım: Beni Risale-i Nurlar ile insanlar arasında köprü yapmasıdır. Sizden de istirhamım, bana dua edin de Risale-i Nur benim vasıtamla Ürdün'e tam olarak girsin ve orada da hizmet etsin. Şu anda Ürdün'de hizmet olarak Amman Radyosunda Ürdün halkına, fırsat buldukça Risale-i Nur okuyorum. Ürdün genelinde de radyo programlarında Kur'an okunduktan sonra Risale-i Nurdan mutlaka bir ders yapıyorum. Bu dersler halkta çok alaka uyandırıyor."

"Açık olan bir gerçek vardır k: Bediüzzaman Said Nursi, geçmiş bütün müceddidlere göre mümtaz, mümeyyiz bir farklılık ve yerinin olmasıdır. O kendini, olayları, toplumu ve kâinatı çok iyi okumuştur. Onun hayatı sadece bir çekirdek! Davası ise koca bir ağacı netice vermiştir. Said Nursi'nin bütün hayatı; amelî ve ilmîdir. Bu ilmî ve amelî hayattan da Risale-i Nur gibi bir şaheser tecelli etmiştir. Ben, Risale-i Nur'u okuduktan sonra bu zamanda, bu tarzda bir hizmet yapmanın üzerime vacip olduğunu anladım."

"Bediüzzaman Hayatı boyunca en küçük haksızlığa bile razı olmayıp direnmiştir. Bence Bediüzzaman'ın haksızlığa karşı tahammülsüzlüğü onun için ayrı bir ihsanî ilâhidir."

"Bediüzzaman Said Nursi, Ezher'in bir kardeşi olan üniversiteyi Doğu Anadolu'da kurmak istemesine rağmen, maddi manada bu arzu tahakkuk etmemiştir. Ama bugün dünyanın her tarafındaki Nur Dershaneleriyle tahakkuk etmiştir. Cehaletle, küfür ve ihtilâf ile mücadele ederek bu mukaddes davasını da âlemi İslâm'a ve dünyaya emanet etmiştir. Rusya'da esirken müsaade ile Tatar mescidinde ders yapmasında da, esaret dönüşünde İstanbul'da Beyazıt Camisinde hafızların okuduğu Kur'an'ı dinlerken ayette geçen; "Külli nefsin zaikatül mevt" (Her nefis ölümü tadacaktır!) hakikatinden sadece kendi nefsi için ders çıkarması çok ibretli ve manalıdır. O, hayatı boyunca, Kur'anı, başkalarından ziyade direk kendisine muhatap olarak almış ve öyle tatbik etmiştir."

"Kâinattan Kur'an'a delilleri ve Kur'andan kâinata işaretleri tespit ederek her iki kitabı en güzel şekilde okuyabilmiştir."

"Fütuhul Gayb" Kitabından kendi nefsine aldığı ders harikadır. Âlemi İslâmı tedavi etme gayretindeyken, kendisinin de hasta olduğunu itiraf etmiştir. Kendi hasta olanın ilkönce kendisini tedavi etmesi gerektiğine vurgu yapmıştır. Bu da oldukça ilginç bir tespittir. Kendi nefsinde yapılan cerrahi ameliyattan sonra iyileşmiş sonra tedavi reçetelerini yazmıştır. Kimin arkasından gideyim diye düşünürken, Abdülkadir Geylânî Hazretleri'nin Mektubat'ında kendisine gerekli hitap keşfederek; "bütün yolların başı Kur'andır" gerçeğini tespit ederek "Birin" peşinden gitme! tavsiyesine uymuş ve Tevhidi kıble bunda olur diyerek yepyeni bir yol ortaya çıkarıp sadece Kur'anı kendisine rehber etmeyi başarmıştır."