Vergide adalet hiç gelmeyecek!
Vergide adalet ve maliye politikaları, kamu finansmanının temel taşlarını oluşturur. Tarihsel olarak vergi, devletlerin finansman ihtiyacını karşılamak için kullanılan en önemli araçtır. Vergi sistemleri, vatandaşlar arasında adil bir yük dağılımı sağlamak için adalet ilkesini önceliklendirmiştir. Ancak, bu ideal her zaman tam anlamıyla hayata geçirilememiştir.
Osmanlı döneminde uygulanan "aşar" gibi doğrudan vergiler ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında benimsenen vergi politikaları, daha çok merkezi bir ekonomi anlayışına dayanıyordu. 1980 sonrası dönemde, liberal politikaların benimsenmesiyle dolaylı vergilerin payı artmış, gelir dağılımında adaletsizlikler ortaya çıkmıştır. Vergide adalet, sosyal refahın artırılması için önemli görülürken, dolaylı vergilerin ağırlığı adaletin sağlanmasını zorlaştırmıştır.
Türkiye'nin vergi sistemindeki temel tartışmalar, Gelir Vergisi'nin etkinliği, vergi tabanının genişletilmesi, kayıt dışı ekonomiyle mücadele ve dolaylı vergilerin aşırı kullanımı etrafında şekillenmiştir.
AK PARTİ NEYİ YANLIŞ YAPTI
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetleri döneminde vergi politikalarında bazı önemli reform girişimleri olmasına rağmen, genel sistemin adalet ilkesini sağlamaktan çok uzak olduğu görülmektedir. İktidara gelir gelmez, ilk çıkarttıkları yasa ile "harcama ve tasarrufun kaynağının sorulmasını sağlayan düzenlemeyi" yürürlüğe girmeden bertaraf etmeleri, niyetlerini anlamak konusunda soru işaretlerini ortadan kaldırdı. AKP'nin öncelikli hedefleri arasında ekonomik büyümeyi hızlandırmak ve dış yatırımı teşvik etmek yer aldı. Ancak bu hedeflere ulaşmak için; dolaylı vergilerin ağırlığı artırıldı, kayıt dışı ekonomiyle mücadelede yeterince etkin olunamadı.
2002 yılından itibaren AKP'nin izlediği mali politikalar, KDV, Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) gibi dolaylı vergilerin giderek artmasıyla dikkat çekti. ÖTV'nin lüks ürünler yerine geniş kitleleri etkileyen akaryakıt, otomotiv, alkol ve tütün gibi alanlarda yoğunlaştırılması, alt gelir grupları üzerinde ciddi mali baskılara yol açtı. Bunun yanında, Gelir Vergisi reformları eksik kaldı ve vergi tabanı genişletilemedi. Bu durum, dar bir kesimin aşırı vergi yükü altına girmesine neden oldu.
İki yılda bir çıkartılan yapılandırma ve af içeren düzenlemeler de AKP'nin maliye politikalarındaki bir başka problem alanıdır. Vergi affı uygulamaları, vergi mükellefleri arasında "cezasızlık algısı" yaratarak vergiye uyumu zayıflatmıştır. Ayrıca kayıt dışı ekonomiyle mücadelede, yapısal reformlar yerine kısa vadeli çözümler tercih edildi.
KÖTÜ YÖNETİM, TELAFİSİ İMKANSIZ ZARARLARA NEDEN OLDU
Yeni bir yıla girdiğimiz bu günlerde, Cumhuriyetin 101. yılında (2024 yılı sonu itibarıyla) Türk Vergi Sistemi;
- Nüfusa göre mükellef sayısının çok düşük,
- Toplam vergi tahsilatının 66'sının dolaylı ve 34'ü dolaysız vergilerden oluştuğu,
- Ülkede vergi mükellefinden çok kamu görevlisi olduğu ve bunlara bütçeden her 100 TL'nin 41.6 TL'sinin harcandığı,
- Her 5 TL vergi tahsilatının 1 TL'sinin faize harcandığı,
- Hiç faiz giderimiz olmasa bile, bütçenin açık verdiği,
- Türkiye'nin GSMH'sı 1.1 trilyon dolar olmasına rağmen; 2025 bütçe büyüklüğünün 420 milyar dolar gibi büyük bir rakama ulaşması, ciddi bütçe harcamalarının devam edeceğini ve bu devlet harcamalarının enflasyonun en önemli nedeni olduğunu,
- Devletin 31.12.2023 tarihi itibari ile vadesi geçmiş 914.9 milyar TL alacağının 88.8'ini hiçbir surette tahsil edilemediğinin açıklandığı,
- Devletin vergi indirim, istisna ve muafiyet yoluyla almaktan vazgeçtiği vergi harcamaları tutarının 2024yılında 2.2 trilyon TL ve 2025 yılında 3 trilyon TL olduğu,
- Kurumlar Vergisi'nde genel vergi oranı 25 olmasına rağmen efektif Kurumlar Vergisi oranının 10 olduğu, gelir vergisi tarifesinin 15'ten başlayıp 40 ile biten tarifeye rağmen ortalama Gelir Vergisi oranının 12 olarak gerçekleştiği,